- sorgu -

277 31 66
                                    


Sanki bir kabusun içindeydim. Şu ana kadar sadece filmlerde gördüğüm sorgu odasında isminin Serdar olduğunu öğrendiğim bir polisle yüz yüze oturmuştum.

Hiç bir şey anlayamıyordum. Kimliğini bile bilmediğim bir adamın ölümünden sorumlu tutuluyordum. O adam kimdi? Cinayeti kim işlemişti? Ve en önemlisi nasıl olmuştu da evimden silah çıkmıştı? Kim böyle bir şey yapmıştı?

Evde yalnız yaşıyordum, bazen Kıraç da uğrardı. Ama başka kimse gelmezdi. Bir kişi hariç.

Dani.

Peki böyle bir şey yapmış olabilir miydi? Yaptıklarını düşününce neden olmasın diye geçirdim içimden. Adam beni sorgusuz sualsiz patronuna teslim etmişti. Ben ne yapmıştım? Aynı adamla yatağa girmiştim. Belki de artık patronun planları değişmişti. Beni öldürmek değil, içeri atmak istiyordu. Ve Dani de istediğini aldığına göre planı gerçekleştirmişti. Bu yüzden mi polisler geldiğinde çok rahattı?

Peki neden polis aracına bindirilirken kulağıma "Bu işi çözeceğim. Lütfen sadece bana güven" diye fısıldamıştı? Neden camdan son kez baktığımda gözleri dolmuş, sinirden yumruklarını sıkmıştı? Bu kadar iyi oyuncu olamazdı.

Düşündükçe işin içinden asla çıkamıyordum.

"Dün akşam cinayetin işlendiği saatte, 8 gibi neredeydiniz?"

Serdar komiserin sert ses tonuyla birlikte gözlerimi yerden kaldırmış karşımdaki adama odaklanmaya çalışmıştım.

"Evde."

Dün de, ondan önceki gün de. Ben hep evdeydim. Ankara'ya geldiğimiz günden beri pek dışarı çıkmamıştım. Bir nedeni Kıraç'ın bunun çok tehlikeli olduğunu söyleyerek en iyisinin güvenli bir yerde kalmam olduğunu söylemesiydi. Diğer nedeniyse zaten burada kimseyi tanımıyordum, çevrem yoktu. Aslında hapise girsem bile benim için çok şey değişmezdi. Ben zaten tutsaktım.

"Kanıtlaya bilir misiniz?"

Soruyu duyduğum anda rahatladım. Kıraçlaydım ve Kıraç beni buradan kurtarabilirdi.

'Arkadaşımlaydım. Onlaylata bilirsiniz"

"Arkadaşım dediğiniz kişi babanızın yakın çevresinden biri olan Kıraç Deniz mi?"

Komiser anlamadığım şekilde soruyu alaycı bir tavırla sorduğunda kaşlarımı çattım.

"Babamla bunun ne alakası var?"

"Soruları ben soruyorum, sen değil."

Bu adam eminim tüm zanlılarla sert konuşuyordu, ama bana bakışları özellikle nefret dolu gibiydi. Ya da ben öyle düşünüyordum.

"Öldürülen şahsın mahkeme konuşması sayesinde sadece babanın değil tüm yeraltı çetelerin işi bitecekti. Cinayeti baban için mi yaptın?"

Sizli konuşmadan senliye geçiş yapmıştı. Gittikçe sabırsızlandığı her halinden belliydi.

"Ben hiç bir şey yapmadım. Yapmadığım bir şey için de beni böyle suçlayamazsınız"

Gözlerinin içine bakarak kendimi savunmaya devam ettim. İşlemediğim bir suç için korkacak değildim.

"Diyelim sen yapmadın. Cinayet silahı evinde bulundu. Nasıl geldi oraya?"

Omuzlarımı çektim.

"Bilmem. Polis olan sizsiniz. Siz bulacaksınız"

Elini sert bir şekilde masaya vurdu.

"Bana bak. O masum gözüken suratının altında birşeyler sakladığını görebiliyorum. Her kesi kandıra bilirsin, ama beni asla. Öyle ya da böyle anlatacaksın. Yorma beni"

av mevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin