- geçmişin yükü -

300 31 51
                                    

Merabaaa. Yorumlarınızı bekliyorum ❤️


"Yani şimdi ciddi ciddi gidiyor musun?"

Kanepede oturup kediyle oynayan adama sordum.

"Evet" kafasını kaldırıp yüzüme baktıktan sonra devam etti. "Zorundayım"

"Anlamıyorum. Nerden çıktı bu aniden?"

"Aniden değil. Önceden de söylemiştim. Sadece bir süreliğine burdayım diye. Şimdi gitmem gerekiyor."

"Peki nereye?"

Kafasını aşağı eğerek kediyle oyalanmaya devam etti.

"Henüz karar vermedim."

Kesinlikle birşeyler dönüyordu ve benim bunu öğrenmem gerekiyordu. Karşısındaki sehpanın üzerine oturdum.

"Sabah böyle düşünmüyordun. O arkadaşınla konuştuktan sonra bu kararı verdin. Kimdi o?"

Tedirgin olmuştu. Bir süre hiç bir şey konuşmadı. Yüzümü dikkatle inceledi. Sanki birşeyleri anlatıp anlatmama konusunda kararsızdı. O bu kararsızlıkla boğuşurken ben en masum suratımla yüzüne bakmaya çalışıyordum. Bana güvenmesi gerekiyordu.

"Çocukluk arkadaşım. Adanadan gelmiş."

Konu daha çok ilgimi çekmeye başlamıştı. Adanadan geldiyse kesin babasıyla alakalı bir şeydi.

"Anlaşılan o kadar da iyi haberlerle gelmemiş"

Bir az daha açılması gerekiyordu. Ama aynı zamanda fazla ileri gidip şüphe çekmek de istemiyordum.
Ona doğru eğilerek elimi ellerinin üzerine koydum.

"Anlatmak zorunda değilsin, Can. Sadece konuşacak biri lazımsa ben burdayım. Bunu bilmeni istiyorum."

Yutkunarak ellerime bakıyordu. İkilemde olduğu her halinden belliydi.

"Bana güvene bilirsin"

Söylediğim şey kendi kulağıma bile komik geliyordu.

Ama gözlerimin içine bakarak "biliyorum" dediğinde kendi oyunculuğuma haksızlık yaptığımı düşündüm.

O sırada Can bileğimdeki bilekliklerle oynamaya başlamıştı.

"Evet belki çok kısa sürede tanışıyoruz ama sana güveniyorum. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama garip bir şekilde bana güven veriyorsun"

Bir az ara verdi.

"Ailemle sorunlarım var, Thomas. Daha doğrusu babamla."

Hiç bir şey sormadım. Yavaş yavaş kendisinin anlatmasını istiyordum. Sadece gözlerinin içine bakıyor, ellerini okşuyordum. Zaten bu şekilde her şeyi anlatacağını biliyordum.

"Ve kötü bir olay yaşadım. Bu yüzden doğup büyüdüğüm yeri terketmek zorunda kaldım. Ama şimdi babam benim geri dönmemi istiyor."

İşte. Anlatıyordu. Ama bunlar zaten bildiğim konulardı. Daha derine inmesi lazımdı.
Sehpadan kalkıp yanına oturdum. Hala kolumdaki bilekliği tutuyor, onunla oyalanıyordu.
Diğer elimle çenesini kavrayıp gözlerime bakmasını sağladım.

Gözleri dolmuştu. Ağlamamak için ekstra çaba sarf ediyordu.

"Gözlerini benden kaçırma. Eğer içinden ağlamak geliyorsa, gözyaşlarını rahat bırak. Bunda utanacak bir şey yok. Seni asla yargılamam."

Aniden boynuma sarılmasıyla geri itildim. Sırtımı kanepenin koluna yaslayıp onu da iyice kendime doğru çektim.

Ağlıyordu. Yüzünü boynuma gömmüş, iç çeke çeke "Ben oraya ait değilim. Dönemem" diyerek ağlıyordu.

av mevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin