13. Bölüm (Gerçekler)

250 11 1
                                    

Medya temsilidir.

"Muvaffakiyetin bir sırrı varsa başkasının fikrini anlamak ve her şeyi onun gözü ile görmektir."
- Henry Ford

**********

Eğer bende Maral isem Berivan'ın çeyizini ellerim ile düzecektim. Bir güzel çeyizi düzecek ve o nikâha da gidecektim. O Baran Bey bana sesini bile çıkarmayacaktı.

Daha fazla avluda durmamak için yavaşça merdivenleri çıkmaya başladım. Cidden kolum acımıştı ama tabi ki bunu kimseye belli etmeyecektim. Zaten ortam hep gergindi, tekrar bir tartışma çıksın istemiyordum.

Biten merdivenler sonucunda balkona ulaşınca beni ilk fark eden Kenan baba olmuştu.

"Kızım ne diyor Baran? Sakinleşti mi biraz?"

Sıkıntıyla verdim nefesimi ve yerime oturdum.

"Yok Kenan baba, hâlâ sinirli. Zaten beni de dinlemeden gitti."

"Tamam kızım, şirkete geçmiştir o."

Bu sözlerin ardından bir kaç dakika geçmişti ki, Kenan baba da şirkete gitti.

Vallahi kendime şaşıyordum, evliydim ama kocam ne iş yapıyor bilmiyordum. Tamam bir şirket var ama ne yapıyor bu şirket?
Aklımdaki sorulara cevap bulamayınca en kısa sürede bunların cevabını öğrenmem gerektiğine kanaat getirdim. Sonra düşündüm biraz, içinde olduğum durumda tek eksik bu muydu gerçekten? Sildim tüm düşüncelerimi. Kocam dediğim adam bile bana düzgün davranmaz, bu ailenin bir parçası olduğumu kabul etmezken, ben ağlanacak halime gülüyor ve hâlâ bunları düşünüyordum. Şimdi birde çeyiz meselesi çıkmıştı.

"Buke (gelin) ne duruyorsunuz, de hayde kaldırın sofrayı. Her şeyi biz mi söyleyeceğiz?"

Dedim ki birkaç saniye sakin kalayım, kolumun acısını unutayım ama maalesef, Zelal Hanımın buna da müsadesi olmuyordu.

İçimden bir La havle çektikten sonra kalktım ve sofrayı toplamaya başladım.

"Reyhan, kızım sende kalksana. Bak Maral tek başına topluyor."

Hülya hanımın seslenmesi ile Reyhan'a dönmüştüm.

"Aman teyzee, Asude yardım eder ona."

Etraftaki herkesi gören annesi, kendi kızını görmüyordu tabi. Sanki bu eve yeni gelen ben değildim de oydu. Bu şımarıklığına göz devirdikten sonra işime döndüm.

Asude'nin de yardımı ile çabucak toplamıştık sofrayı. Herkes salona geçmişti. Ben ise son kez meşhur sarı bez ile tezgâhı silmiş ve bezimi bir güzel katlamıştım.

"Maral"

Kapıdan gelen seslenme ile bezi tezgaha koyup Hülya Halaya döndüm.

"Buyur Hala, bir isteğin mi var?"

"Var kızım, işin bittiyse seninle bir kahve içelim. Başbaşa konuşalım biraz."

"Tamam Hala, ben hemen kahveleri yapıyorum." dedim başım ile onaylarken, açıkçası ne konuşacağını da merak ediyordum.

"Tamam kızım, arka bahçede olacağım."

Halanın mutfaktan çıkması ile daha yerini yeni yeni öğrendiğim malzemeleri tezgaha çıkardım ve hızla kahveleri yaptım.
Ne konuşacağımız konusu beni iyice meraklandırmıştı, tepsiye dizdiğim kahveleri aldım ve arka bahçeye yöneldim.

Hülya Hala bahçedeki sandalyelerden birine oturmuş, bir kolunu masaya yaslamıştı. Yaşına göre bu kadar genç görünmesi beni şaşırtıyordu, çünkü sadece gözlerinin etrafında ufak çizgiler oluşmuştu. Kim bilir o çizgilerde nice olaylara şahit olmuştu? Normal olarak bu soru hakkında bir tahminim yoktu ama kendisi çok farklı bakıyordu. Sadece bana mı böyle hissettiriyordu bilmiyorum ama çok derin bakışları vardı.

Ruh-u Revan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin