8.Bölüm (Düğün)

258 8 1
                                    


Şule'nin gelişi biraz da olsa toparlanmamı sağlamıştı. Kısa bir süre de olsa kafamdaki düşüncelerden sıyrılmıştım. 10 dakikalık bir rahatlamadan sonra kapının çalınması ile tekrardan okyanusun derinliklerine çekilmiş gibi hissettim. Belli ki düğün vakti gelmişti, odaya giren Baran'dı.

"Nikah memuru gelmiş, terasa geçelim artık"

Ruhsuzca söylediği sözlerden sonra Şule bana bir moral öpücüğü vermiş ve terasa geçmişti. Birkaç saniye de olsa karşımdaki yüzü incelemeye başlamıştım. Hafif çıkmış sakallarından belliydi ki damat tıraşı olma zahmetine bile girmemişti. Her zamanki gibi çatık kaşlarla beni izliyordu.

"Yaptığın hareketin farkındasın değil mi?"

"Gerçekten hâlâ talak konusunu mu düşünüyorsun? Seni boşamamdan ve berdeli bozmamdan mı korkuyorsun? Gerçi daha evlenmedik a-"

Kelimemi bitirmeme müsaade bile etmeden yükselttiği sesi ile hemen lâfa atladı.

"MARAL! Ben ne diye boşanmaktan korkayım, seninle evlenmek istemeyen bir adam boşanmaktan neden korksun? Teras şehrin en büyük ağaları ile dolu, farkındaysan bunların ikise de bizim babalarımız. İl dışından gelenler bile var anlıyor musun? Bu talak meselesi bir kişi tarafından duyulur da ağaların kulağına gider ise neler olabileceği aklına geliyor mu? "

Konunun farkındaydım ama ikide bir mutsuz olacağımı söyleyen bir adama karşı talak hakkından başka şansım yoktu. Daha yeni imam nikahı kıydığı karısının yüzüne karşı onu istemediğini söylüyordu. Yaşayacaklarım hakkında hiçbir fikrim yokken bunu yapmaktan başka şansım yoktu. Hırsla açtığım duvağımı arkaya savurduktan sonra konuşmaya başladım.

" Baran farkında mısın her dakika bana, beni istemediğini beni pişman edeceğini söylüyorsun? Böyle birşey yapmaya sen mecbur ettin beni, şimdi karşıma geçip tüm suçu bana mı yüklüyorsun?"

Sanki tüm olanların suçlusu benmişim gibi hep beni sorguluyor, sanki ben Sinan'a kaçır kızı dedim. Ah Sinan, her şey senin yüzünden oldu. Ben sana da yapacağımı bilirim, o Halfeti'nin sularında boğmassam seni bana da Maral demesinler. Ben bunları düşünürken Baran "Ya sabır" çekerek ellerini yüzüne sürdü. Dur dur! Bekle sen, ben daha ne sabırlar çektireceğim sana. E canıma susamadığım için bunları içimden geçirmekle yetindim. Ardından bana karşı atılan iki adımı görünce, asla tırstığımdan değil de bir kaza çıkmasın diye bende iki adım geriledim. Sonuçta bu kaba tavırlarının beni korkutacağını sanan sinirli bir bey vardı karşımda.

" Bak kızım, dua et şu talak konusu birinin kulağına gitmesin. Dua et!"

"Biraz daha bağırırsan bana gerek olmadan herkes konuya vâkıf olacak zaten, ayrıca ben senin kızın falan değilim."

"Tamam Maral tamam, susuyorum. Nasıl olsa nikâhtan sonra bu konuyu konuşmak için bol bol vaktimiz olacak. Artık çıkalım yoksa nerede kaldık diye bakmaya gelecekler."

Allahım hâlâ konuşmak için vaktimiz olacak diyor, ben ne günah işledim Yarabbim. Derince bir nefes aldıktan sonra duvağımı tekrardan örttüm ve kapıda beni bekleyen Baran'ın yanına giderek benim için açtığı koluna girdim.

Teras girişine gelince ellerinde erbane olan bir grup genç gördüm, bizi görünce teras meydanına doğru dizildiler. Heh bir organizaysonumuz eksikti, o da tam oldu. İsminin 'Dlakam' olduğunu hatırladığım müzik başladı ve gençler ellerindeki erbanelere vurmaya başladılar. Baran'ın dürtmesi ile gençleri izlemeyi bıraktım ve teras meydanına doğru ilerlemeye başladık. Kadınlar zılgıt çekmeye başlamışlardı. Sonunda meydana varınca misafirler etrafımıza toplanıp oynamaya başladılar. Gayri ihtiyari bende oynuyormuş gibi yapmaya başladım, ortada sap gibi durmam ayıp olurdu. Zaten berdelle evlendiğimiz için milletin ağzına dedikodu vermiştik, ellerine daha fazla dedikodu malzemesi vermek istemedim. Baranda mecburi bir yüz ifadesi ile sanki kafasına silah dayamışım gibi bana doğru alkış tutmaya başladı. Kısa bir süre sonra müziğin sonlanması ile masaya geçtik. Resmi nikah kıyılacak sonrasında düğün devam edecekti. Nikah memuru hazırda beklediği için hemen önündeki mikrofonu almıştı.

Ruh-u Revan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin