Bazen keşke ölsem diyorum. Ne tuhaf değil mi? Yaşam günlüğümün ilk sayfalarını yazarken ölmekten bahsediyorum. İnsanlar günlüklerine yaşadıklarını yazarken ben yaşayamadıklarımı yazmayı planlıyorum. Zaten artık yaşamak da istemiyorum. Ansızın ölüp gitmek istiyorum. Ama aniden de değil. Mesela araba kazası geçireyim. Araba çarpsın bana. Hastaneye kaldırsınlar beni. Herkes endişelensin benim için. En azından hayatımın sonlanmasına az bir süre kala birileri için değerli olduğumu hissedeyim. Bence çok fazla bir şey istemiyorum. Sadece bu yani. Sonrasında da ölüp gideyim. Herkes boğulsun pişmanlığında. Hiçbir şeyi telafi edemeyeceklerini, her şey için çok geç kaldıklarını anlamış olsunlar. Biliyor musun, bu hayatta ölmediğin sürece kimse gerçekten senin değerini anlamayacak. Öldükten sonra anlayacaklar da, o da çok uzun çekmeyecek. Unutulacaksın. Sen toprağın altında yavaş yavaş çürürken, öyle bir unutulacaksın ki. Varlığı hiç olanın yokluğu öyle de hissedilmiyor bu siktiğimin dünyasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Çocuğun Günlüğü
RandomBeni kimse dinlemiyordu. Duymuyordu. Acımı kime anlatsam, dalga geçiyordu. Ben de yazmaya karar verdim. Sonuçta günlüğüm beni yargılamazdı, değil mi? >>> ~ 29 Mart 2024: günlük #1