Yine bir haftasonu. Allah'ım bunu benim kadar seven kaç kişi var ki? 8373729272? Parmaklarımdaki bordo renk ojenin kurumasını beklerken elimi buzlu suya koymuştum, zamanım azdı. Ama oje de en sevdiğim kozmetik ürünüydü, onu geri tepemezdim. Hele bordo ojeyi, asla!
Evet, gelelim neden bu kadar acele ettiğime. Bizimkilerle buluşacaktım, bunu sık sık yaparız. En sevdiğimiz mekansa Ayaz'ın günlük olarak garsonluk yaptığı Ahududu isimli kafeydi. Küçükken burada birsürü ahududu olduğunu sanırdım. Yani çok daha küçükken.
Aynada kabaca kendime baktım, sivilcelerim olmasa gayet iyi görünüyordum. Genelde yüksek bel herhangi bir pantolon ve bir bluz tercihimdir, şimdi de öyle. Mavi kotum ve beyaz bluzum, pembe ve beyazdan sonraki en sevdiğim uyum bu.
Ojelerim kuruyunca şu koca kelebek tokayla topladığım saçımı birkaç dokunuşla düzelttim. Ama bir şey eksik gibi. Evet, işitme cihazım! Unutkan bir sağırsanız işiniz çok zor bu arada. Ama iyi tarafından bakmak lazım, en azından unutacağım bir cihazım var.
Artık hazır olduğuma göre çıkabilirdim. Buluşma saatini 14.00 olarak ayarlamıştık. Şuan saat 13.50. Tamam, grubun en geç kalanı daima ben olmuşumdur, her seferinde hem de. Ama gördünüz, çok aceleci davrandım. Görmediniz mi?
Annemi ve babamı öpüp dışarı çıkacakken bana paramın olup olmadığını sorduklarında beş kuruşumun olmadığını söyledim. Bu sayede parama para ekledim. Ne, hepimiz böyle yapmıyor muyuz?
Sıkış tıkış halk otobüsüne bindiğimde çalan telefonumu açtım. "Efendim Ayaz?"
"Neredesin Büşra?" Ses tonu yumuşacık çıkmıştı.
"Ee... Yaklaştım sayılır," diye yalan söyledim. Daha yirmi dakikam vardı.
"Öyle mi?" Otobüs durdu, kapıları açıldı ve Ayaz'ı gördüm, göz göze geldik. Yakalandım. "Benim biraz daha yolum var."
Telefonu kapattım ve onu inceledim. Mavi, dar olmayan kot pantolonunun üzerine beyaz bir tişört giymiş, kot ceketinin kollarını kıvırmıştı. Uyumlu gibiydik. O da beni göz ucuyla süzdü.
"Yine çok çirkinsin," dedi. Bu, onun dilinde güzel olmuşsun demekti. Aynı şeyi Feyza ve Tuğçe'ye de söyleyeceğinden eminim.
"Teşekkürler."
Bir durakta daha durduk. Ve milletin akın akın geldiğini gördüm. Affedersiniz ama burası sadece birkaç metrekarecikten oluşuyor. Alaz kalabalığı görünce yanıma biraz daha yaklaştı ve otobüs kenarlarındaki şu adını bilmediğim demir tutamaçlara tutundu. Öteki elini de diğer tarafa koyduğunda kolları arasında kalmıştım. Bu hareket erkeklere doğuştan mı yükleniyor?
Bana, ne düşünüyorsun, dercesine göz kırpmayana kadar ona baktığımı fark etmemiştim. Gözlerimi ondan çekip etrafa bakarken, "Hiç," dedim. Gülümsedi ama belli olmayacak kadar minikti. Yanaklarımın kızardığını sezdim. Harika, yakın arkadaşım ondan etkilendiğimi düşündü!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EROS SUS, OKU AT (Yarı Texting)
HumorSiz: Ben sormadan bana hesap verdin. Siz: Bana aşıksın diyebilir miyiz? Otobüs: Seni sevdim aslında. Otobüs: Ama bacım olarak diyebilir miyiz? Siz: Bacı mı? Siz: Hayatımda duyduğum en ağır küfürdü biliyor musun? Mesajı yazıp kitabımı kucağıma yerleş...