Perdesi çekili küvetin içinde duş alıyordum. İngilizce dersindeki beceriksizliğimden sonra iyi geliyordu. Bir de şu pembe kalem mevzusu var tabii. Hiçkimseye pembe kalem önermediğime emindim. Tamam, tamam. Emin değildim ama olsa hatırlardım herhalde. Herhalde. Sanırım tüm ipuçlarını bir kağıda yazmam lazım.
Ha Alperen'in varlığını da unutmamak gerekir. Duşa girmeden önce ona mesaj atmıştım. Tuhaf bir şekilde onunla konuşmak iyi geliyordu. Tabii o bana yazmadığı için aynı şeyi onun da hissettiğini söyleyebilmem olanaksız görünüyor.
Kapının açıldığını ve içeri birinin girdiğini duydum. Annem ve babam olamazdı, onlar girmez. "Anneanne?" diye seslendim musluğu kapatırken. Gölgesini görebiliyordum, kıyafetlerimi koyduğum sandalyeye ağır ağır oturdu ama bana bakmıyordu.
"Nereden anladın benim olduğumu?!" diye bağırdı. Yani galiba. Yetmiş yaşındaydı ve sesi çatallaşmış, bir o kadar da narin çıkıyordu. Buna rağmen işitme cihazım yokken onu duymam için bir hayli yüksek sesle konuşmaya çalışıyordu.
"Başka kim kapı çalmaz?"
Beni umursamadı. "Kulağının arkasını da temizle," dedikten sonra biraz durdu. "En çok oralar kirlenir."
İşaret parmağımı kulağımın arkasına götürdüm. Benimki temizdi. "Temiz zaten," dedim.
"Sırtını keseleyeyim mi?"
"Anneanne hayır!" Korkum sesime yansımıştı. Beni hâlâ üç yaşında sanıyordu. İşimi bitirip çıkmak istediğimde perdenin arkasından vücudumu saklayarak yüzümü çıkardım. "Bornozumu verebilir misin anneanne?"
Poposunu hafifçe kaldırıp üzerine oturduğu bornozu bana uzattı. En sevmediğim şeylerden biri, vücudum ıslakken giyinmeye çalışmaktır. Dünya'da bunun kadar rahatsız edici kaç şey var Allah aşkına? Sonunda başardım, dışarı çıkabildim. Ilık hava yüzüme esti, harikaydı.
Ve karşınızda Afet Hanım! Gerçekten afet gibi kadındı. Biraz tonton bir afetti ve mükemmel biriydi. Gür, beyaz saçlarını topuz yapmıştı. Bu yaşta bu gürlüğü neye borçlu tam olarak bilmiyorum, katı sabun demişti sanki.
Her yeri kırışıktı ve yer yer kahverengi lekeleri vardı. Gözlüğünü burnunun ucuna takar, sinirlendiği ya da inanmadığı bir durum olduğunda gözlüğün üstünden bakardı. Bastona ihtiyacı yoktu ama yine kullanıyordu. Baston olmadan kendisini yaşlı hissedemiyor ve eksik kalıyormuş. Genç hissetmek artık eskisi gibi zevk vermiyormuş. Öyle söyledi. Galiba burada bize laf atmış.
Önce işitme cihazımı sonra telefonumu bana uzattı. "Delikanlı mesaj atmış."
"Kim?"
"Ne bileyim," dediğinde omuz silkti. "Ot, diye kaydetmişsin çocuğu."
Telefonu alıp ekrana baktım. "Otobüs," diye düzelttim.
"Kim bu Ot?"
Yeri gelmişken söyleyeyim, nenem arkadaşlarımdan sonra en büyük sırdaşımdır. "Otobüste gördüğüm biri, bizim okulda. Al bak." Ekranı neneme çevirip fotoğrafını gösterdim.
"Ah çok tatlı çocuk. Kanı çok tatlı, Maşallah."
Nenem onunla ilgili sorular sorarken ben de Alperen'e cevap veriyordum.
Siz: O değil de ne olacak senin bana yazmadan duramayan hallerin?
Otobüs: Öyle mi yapıyormuşum?
Otobüs: Hiç farkında değilim lskdnmsnxndSiz: Seni neneme anlattım bu arada.
Siz: Artık kaçarın yok, gelip tanışsın diyor.Otobüs: Nenene numaramı gizli aldığını da söyledin mi, ya da seni tanımadığımı?
Siz: Detaylara gerek var mı tatlım?
Otobüs: İnsaf be kelebek.
Siz: Anlamadım kar tanesi asldkdknd
Otobüs: Hkjdjdnsnbcnd
Otobüs: En azından bana bir detay verebilirsin. Bence bunu hak ediyorum.Düşündüm, haklıydı.
Siz: Hakkımda hangi detayı bilmek istiyorsun?
Otobüs: Şuan tek bir hakkım varsa: sesin.
Gülümsedim.
Siz: Ses bir delildir genç adam, detay değil.
Otobüs: Başka bir şey? Seni tanıtacak bir şey olması gerekmiyor.
Siz: Kelebeklere bayılırım, çok tatlılar bence.
Otobüs: Benim gibiler yani lslsjfjjdkd
Kendisiyle dalga geçmişti ama ben bu konuda daha dürüst olacaktım.
Siz: Evet Alperen, senin gibi.
Siz: Senin gibi çok hoşlar.Benden böyle bir tavır beklemediği için biraz durdu.
Otobüs: Peki ömürleri senin gibi kısa mı olur?
Bu defa ben durdum. Pekâlâ, şuan buna verebilecek bir cevabım yoktu. Açıkçası üzerime gelmeye hakkı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EROS SUS, OKU AT (Yarı Texting)
HumorSiz: Ben sormadan bana hesap verdin. Siz: Bana aşıksın diyebilir miyiz? Otobüs: Seni sevdim aslında. Otobüs: Ama bacım olarak diyebilir miyiz? Siz: Bacı mı? Siz: Hayatımda duyduğum en ağır küfürdü biliyor musun? Mesajı yazıp kitabımı kucağıma yerleş...