50

192 15 19
                                    

Feyza'nın beni dürtmesiyle dersin tam ortasında ona döndüm. Siyah, mini bir elbiseyi bana gösteriyordu.

"Sakın bunu mezuniyet için alacağını söyleme," dedim.

Gözleri irileşti. "Kötü mü?"

"Hayır, elbise çok güzel. Ama mezuniyete daha beş ay var."

"İnanmıyorum."

"Neye?"

Bir şey söylemeden önüne döndü ve hoca görmesin diye telefonu sıranın altına aldı. Çok geçmeden gruba bir mesaj gelmişti.

*BEN İMAM DEĞİLİM*

Feyza: Benim doğum günüm ne zaman???

Ayaz: Bilmiyor musun?

Siz: Ha sen o yüzden şey ettinnn
Siz: Şimdi anladım tatlım, elbise çok güzel ve sana çok yakışır.

Tuğçe: 21 Şubat. Neden ki?

Emir: 21 değil, 12.

Feyza: Emir.

Emir: Feyza?

Feyza: Doğum günüme sadece sen davetlisin.

Güldüğümde Feyza bana dirsek attı. Allah kahsetmesin, Emma'nın dikkatini çekmiştik.

Siz: Bizim bilmediğimizi nereden çıkardın?

Feyza: Kes😡
Feyza: Hadi siz boş yaptınız, ya sen Tuğçe???

Tuğçe: Hayatım benim hafıza biraz şeydir...

Feyza: Sakat, evet biliyorum.

Arkadan bir elin beni sarstığını hissettim. Kafamı telefondan kaldırıp arkama baktığımda Emir ve Tuğçe'yi gördüm. Tuğçe, Emir'in omzuna yatmıştı. Bunlar ne ara bu kadar ilerleme katlettiler diye düşünürken sırıtmadan edemedim. Emir ön tarafı işaret ederken; Tuğçe ise direkt olarak oraya odaklanmıştı.

Merakla başımı ön tarafa çevirdim. Ne gördüğüme inanamazsınız! Ela da omzunu Ayaz'ın başına koymuştu. Yok, pardon. Bir dakika. Ela başını Ayaz'ın omzuna yaslamıştı. Evet. Ayaz acilen geç gelmeyi bırakmalıydı. O geç geldikçe oturma düzenimizdeki son kişi oluyor ve yanına Ela oturuyordu.

Ayaz, rahatsız olduğunu belli eden bir tutumla doğruldu ve deftere not almaya başladı. Halbuki şuanlık not alacak bir konumuz yoktu. Bu kez bu hareketi beni yatıştırmadı. Zil çalar çalmaz kantine indim.

Arkadaşlar kimse sormuyor mu niye sinirlendim diye? Gerçi sorsanız da ben sebebini bilmiyorum. Yoksa salağa mı yatıyorum?

Bir kahve aldığımda bizimkilerin de oturduğum masaya geldiğini gördüm. Ayaz yanına oturdu. Emin değilim ama bilerek böyle bir şey yaptığını düşündüm.

"Neden hemen kalktın?" diye sordu. Evet, bilerekti.

"Emma'ya daha fazla katlanamadım."

"Emin misin?" Emir'in sorusuyla gözlerimi ona çevirdim. Bir anda kafamın üzerinde bir ampul yandı. Neden Emir özellikle beni dürtmüştü ki? Ah, tabii ki de Ayaz'ın beni sevdiğini bildiği için. Bu, beni şaşırtacak son şey olmalıydı.

"Ela ile aranızda ne var?"

Hayır. Büşra bunu sormuş olamazsın, Büşra!

Ayazın gözleri hafifçe oynadığında; Feyza, Tuğçe ve Emir aynı anda birbirlerine baktılar.

Belirsizce güldü. "Ne mi var? Doğru soru şu: Bir şey var mı?"

"Doğru soru şu: Neden bir şey varmış gibi düşündürüyorsun?"

"Düşündürüyorum, öyle mi?"

"Öyle?"

"Kime?"

"Bize."

"Ben öyle bir şey düşünmüyorum," dedi Emir.

"Adi."

Ayaz araya girdi ama bu kez daha ciddiydi. "Ela ile aramda bir şey yok. Hiçbir zaman da olmayacak. Onu sevmiyorum."

"Kimi seviyorsun?"

Bana uzunca bakarken aklındakini söyleyip söylememek arasında kaldığını net biçimde kestirebiliyordum.

"Yakında öğrenirsin."

"İpucu ver mesela?" dediğimde ona yanaştım. Ses tonum sorgular gibi değil de daha çocuksu ve meraklı çıkmıştı.

O ise benimle birlikte gevşedi. Yüzünde fark edilir bir yumuşama belirdi. "Sensin," derken dalga geçiyordu.

"Ne güzel, tahmin ettiğim gibi."

Masaya kısa bir sessizlik çöktü. Kahvem soğumadan bardağı kafama diktim. Üzerine bir de bardağı bir güzel buruşturdum. Nezaket dersi verilir arkadaşlar. Fiyat bilgisi için dm.

Bu sırada yanımızdan bir çift geçti. Kahkahalarına şahit olduk. Yan masamıza oturdular. Gayet iyi görünüyorlardı. İlişkilerinde herhangi bir yapaylık dahi yoktu. Onların adına sevinmiştim. Özellikle Alperen'in adına. Nam-ı diğer Otobüs, artık bensiz çok mutluydu.

EROS SUS, OKU AT (Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin