Kolumun hafifçe sarsılmasıyla uyandım. Başucumda, yatağımın kenarında anneannem vardı. Gözlerimi açtığım gibi geri kapatıp ona sokuldum. Üzerime yorganı biraz daha çekip saçımı okşadı. Dün gece ne olduğunu bilmesine rağmen teselli veriyor gibiydi.
Tekrar uyuyacakken kendimi toparladım ve yerimden doğruldum. Gözlerim çapak tutmuştu. Rüyamda ağladığımı hatırlıyorum. Nenemden komodinin üzerindeki işitme cihazımı bana uzatmasını rica ettim.
"Nene çok kötü bir şey oldu," dedim. İçimi zifte boyayan bir gerçekti.
Gözleri hareketlendiğinde kaşlarını çattı. "Ne oldu?"
"Sana fotoğrafını gösterdiğim çocuk var ya, benden hoşlanıyormuş."
Aklının karıştığını anlayabiliyordum. "Yavrucuğum bu iyi bir şey değil mi?"
Dudağımı büzdüm, bir süre ses etmedim. "Şey... galiba ben ondan hoşlanmıyorum."
Buna şaşırmamış gibiydi. "Kimden hoşlanıyor benim kuzum?"
"Kimseden." Buna ben de pek inanmamıştım.
"Sen bana hiç yalan söylemezdin oysa." İtiraz etmedim ama başka bir şey de söylemedim. "Kahvaltı hazır neredeyse, hadi kalk."
Odadan çıktığında telefonu elime alıp Alperen'in mesaj kutusuna girdim. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Belki de her sözü bir plandı.
Siz: Özür dilerim telefonumu babam aldı.
İğrenç hissettim.
Siz: Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Ne kadar da yavan ama.
Mesajıma cevap vermedi. Normalde anında cevaplardı. İçimdeki bir ses uzun zaman bana yazmayacağını söylüyordu. Pekâlâ, bu benim için de iyiydi ancak üzerimde tuhaf bir yük vardı.
Kızlarla olan gruba girdiğimde birkaç kez etiketlediğimi gördüm.
Feyza: Müsaitseniz size gelebilir miyiz cici qız?
Tuğçe: Ben ve Feyza.
Şaşırmıştım. Normalde biraz kalabalık bir grup olduğumuz için birbirimizin evine pek gitmezdik.
Siz: Gelin tabii.
Tuğçe: Sen iyi misin?
Siz: Gelince anlatırım.
Telefonu elimden bırakarak birkaç rutinden sonra kahvaltıya indim. Yiyemedim. Alperen'in duygularını harcamış gibi hissediyordum. Bu yüzden yaptığım tek şey ekran yanıp sönmese bile devamlı mesajları kontrol etmek oldu.
Masayı annemle birlikte topladıktan sonra kapı çaldı. Kızlar gelmiş olmalıydı. Bizimkilere selam vermelerinin ardından benim odama çıktık. Gerilmiş görünüyorlardı. Feyza, Tuğçe'ye bir şeyler fısıldıyor, Tuğçe de Feyza'ya sakince birkaç kelime kullanıyordu.
Yatağıma oturduklarında bana çekimser bir ifadeyle baktılar. Ne olduğunu merak etmeye başlamıştım.
"Senin neyin var?" dedi Tuğçe.
"Alperen benden hoşlanıyormuş."
"Ne?"
"Yuh! Devenin nalı!"
Hangi tepkiyi kimin verdiğini söylemem gerek yok sanırım.
"Nasıl yani?" dedi Tuğçe. Ardından dilimin ucundakileri dökmek için fazla sabırsızlık gösterir gibi, "Dur," dedi. "Zaten bizim seni ondan kurtaracak bir planımız var."
Yüzümü ekşittim. "Ne planı?"
Söylediler. Kanım dondu. "Hayır," dedim. "Bunu yapamam. Yapılmasına müsaade de edemem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EROS SUS, OKU AT (Yarı Texting)
HumorSiz: Ben sormadan bana hesap verdin. Siz: Bana aşıksın diyebilir miyiz? Otobüs: Seni sevdim aslında. Otobüs: Ama bacım olarak diyebilir miyiz? Siz: Bacı mı? Siz: Hayatımda duyduğum en ağır küfürdü biliyor musun? Mesajı yazıp kitabımı kucağıma yerleş...