"Evett, o kar olduğu için saklaman imkansız. Artık onu atabilirsin!" Diyerek güldü Yongbok. Hyunjin kalbi ortadan ikiye ayırdı, dağılan kar parçası yere düştü, "Bu sadece bir sembol," dedikten sonra elini Yongbok göğsüne koydu "ben sadece burda olayım." Yongbok elini Hyunjin'in göğsünde duran eline koydu. Sıcak bir şekilde gülümsedi.
"Sadece sana atıyor."
"Sadece bana."
"Evet sadece sana atıyor, sadece sana atacak." dedikten sonra saçlarını geriye çekti "Sen... Yakışıklı birisin, güzel bir kalbin ve yüzün var... Neden konuşabilen, herhangi bir engeli olmayan birisi yerine benim gibi birimi sevmeyi tercih ettin?"
"Saçma bir soru, senin engelin benim için bir kayıp değil. Sen söyle, bana seni sevmemde engel olan bir şey."
"Beni duyamıyorsun, sesim yok."
"Sesin olmasına gerek yok Yong, ben seni duyuyorum."
Yongbok gülümsemesine engel olamadı.
"Cidden öyle mi düşünüyorsun, Hyun?" Ona ilk kez 'Hyun' diyordu. Hemen düzeltti, "Beni böylesine sevmem beni mutlu etti Hyunjin." Hyunjin tek kaşını kaldırdı.
" 'Hyun' olduğunu sanıyordum." Dedi ve güldü. "Bilmiyorum, bu kadar yakın mıyız ki?" Hyunjin kafasını salladı.
"Yakınız, her anlamda... Sen benim her şeyimsin. Hayatımda senden daha iyisini tanımadım, görmedim ve gormeyeceğim. Söz veriyorum, senden başka kimse umrumda değil. Şüphesiz sadece sensin."
"Teşekkürler..."
"Senden bir ricam var... Ne olursa olsun, benden sakin bir şey saklama. Tamam mı? Bende senden." Yongbok kafasını salladı.
Zaten ne saklayabilir ki?
"Sana güvenim sonsuz. Seni her şeyden çok seviyorum güzelim."
Yongbok utanmış ve ilk kez bu kadar derinden sevildiğini hissetmişti. Eğer ki konuşabilirse, konuşmaya başladığı ilk gün Hyunjin'in yanına gidecek ve konuşurken ki ona kurduğu ilk cümle ' Yıldızlar kadar parlak gözlerin bana bakarken aşkla dolsun, sonsuza dek benim sevgilim olur musun?' olacaktı.
Doğru düzgün bir çıkma teklifi yoktu ortada, bu yüzden bunu özellikle söylemek istiyordu.
Umarım ondan önce teklif etmezdi. Bu özel anı o yapmak istiyordu.
Yongbok buz gibi olmuş ellerini cebine soktu, burnu kızarmıştı. Sessizce hapşırma çıktı ağzından, üşüdügu her halinden belli oluyordu. Hyunjin onun buz gibi olan yanağını elinin tersi ile okşadı "Üşüdün mü?" Yongbok kafasını olumsuz anlamda salladı, "Üşümemis olsaydın buz gibi olmazdin."
"Gitmek istemiyorum!"
"Peki, beş dakika daha o halde. Ama sonra itiraz yok, eve çıkıyoruz." Yongbok kafasını salladı. Yağan karın altında etrafı izledi, sonra tekrar sessiz bir hapşırık döküldü ağzından.
"Hasta olacaksın... Gidelim.""Daha 5 dakika dolmadı!" Dedikten hemen sonra tekrar sessiz bir şekilde hapşırdi.
"Artık gidelim yoksa kendimi affetmeyecegim." Yongbok kafasını salladı. Hasta olursa konuşma tedavisine gidemezdi. Birlikte eve çıktılar.
•••••••••••••
Yongbok kalacağı odaya bakıyordu. Aslında aynı odada kalacaklarını düşünmüştü, fakat bunu söylemek istemedi. Henüz erkendi bunun için. "Kıyafetlerin bu dolapta, hepsi senin bedenine ve zevkine göre. İstediğini giy, artık senin. Hatta... Odada değiştirmek istediğin bir yer varsa söyle, istediğini yapabilirsin. Ve..." Yatağın köşesinden bulunan komidinden bir defter çıkardı. Siyah Kapaklı ve eskimis bir defterdi. Sayfaları yıpranmışti. Siyah Kapaklı defteri onda uzattı, "sana iyi gelirmi bilmiyorum ama, bu defter senin küçüklüğünden kalan bir defter. Günlüğün. Hiç açıp okumadım rahat ol."
Yongbok uzattığı defteri aldı, bu günlük tamamen aklımdan çıkmıştı. Yavaşça ilk sayfasını açtı, kötü el yazısında parmaklarını gezdirdi. Yatağın üzerine oturup ilk sayfayı okumaya başladı;
Selam, günlük nasıl yazılır bilmiyorum. Sanırım gün içinde hissettiklerimi yazmam gerekiyor.
Boşverelim,
Bu yazma olayını sevdim, böylece daha özgürüm. İşaret dilinde kısıtlı şeyler söyleyebilirim. Burada ise öyle değil. Gerçekten konuşuyorum gibi hissettim.
Aman, boşver bunları.
Sanırım konuşabilseydim en çok kullandığım kelime boşver olurdu.
Bunun nedeni hep boşverildigim için olsa gerek:)
Bu defteri sokakta buldum, bomboştu. Çöpe atılmıştı, bende aldım.
Bu yazıyı yatağımın altında yazıyorum, tam olarak bir yıl yüz yetmiş sekiz gündür konuşamıyorum. Babam bunu yasakladı, bende temelli unuttum sanırım. Günleri saydım... Bugün ilk kez dışarı çıktım, gizlice. Umarım bu defteri babam görmez, ondan çok korkuyorum.
Boşversene bunlari.
Her yazdığımda bu cümleyi yazacağım.
Bugün gunlerden cuma.
11 Eylül 2013
Bugünde konuşamıyorum;)Konuşmak isteyen Yongbok
(Aslında gerçek adım Felix. Ama bu ismi babam koyduğu için kullanmak istemiyorum)Yongbok o anı gözünde canlandırdı, bu günlük onu mutlu etmedi elbette. Yinede böyle bir şeyin ortaya çıkması ona iyi gelmişti. Günlüğü kapattı "Biraz... Garip oldu."
"Sevinmedin mi?"
"Hayır, sevindim ama... Biraz kötü hissettirdi, ne kadar geçmişte kalsada... Ama iyi yanıda var, konuşmam için etkili olabilir. Yani umarım." Hyunjin yanına oturdu, "İlk sayfasını... Okuyabilir miyim?" Yongbok onayladı. Hyunjin defteri aldı. Okumaya başladı.
O anda Yongbok'un aklına orada gerçek adı yazdığı geldi, geri almak istedi. Ama bu onu dahada şüphelendirirdi.
Okurken yüz ifadesi değişiyordu. Gözleri satırlar üzerinde hareket ediyordu. Son satırda durdu, kaşları çatıldi. Sonra Yongbok'a baktı. "Senin gerçek ismin... Felix mi?" Yongbok kafasını salladı. Utanç içinde kafasını eğdi. "Benden bir şey saklama demiştim, hemde daha bugün."
"Söyleyemezdim! Bunu kimseye söylemedim!"
"En azından bana söyleseydin!" Sesi yükseldi, Yongbok kulaklarını kapattı. Yüksek sesten korkuyordu. Gözlerini kapattı,sonra ona baktı.
"Bunu asla söyleyemezdim. Çünkü..." Dediği sırada Hyunjin kafasını çevirdi. Onun görüş alanından çıktı.
Yongbok'un gözü doldu. Oda kafasını çevirmişti.
Kendinden bir kez daha nefret etti, konuşamadığı için. Onu dinlemedi.
Yongbok'un yıkım sebebi olabilirdi, Hyunjin'in onu dinlememek için kafasını çevirmesi.
Hyunjin ne yaptığını anlamadı, sinirle yaptığı şeyden pişmanlık duydu "Ben... Üzgünüm, özür d-" Yongbok elini kaldırıp onu susturdu. Onu dinlemek istemedi.
"Konuşamadığım için işaret dilini kullanıyorum. Sen bana bakmazken konuşamıyorum ve sen bana kafanı çevirdin. Keşke konusabilsem... Sende haklısın, benim gibi konuşamayan birini kim dinlemek ister ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diskas/Hyunlix
Fanfictionİşinde usta bir Savcı olan Hwang Hyunjin'in dilsiz bir mahkûm olan Lee Yongbok'a aşık olmasıyla başlayan bir hikâyeydi. "Beni duyamıyorsun, sesim yok." "Sesinin olmasına gerek yok Yong, ben seni duyuyorum."