"Yeji? Nerdesin? Hemen geliyorum!"
"Seul Ormandayiz!" deyip telefonu kapattı. Ağlaması devam ediyordu, Yongbok'a baktığında hala kanının aktığını gördü.
Üzerindeki tişörtü hızla çıkarttı. Üzerinde sadece sütyen kalmıştı, ama umrunda değildi. Hızla Yongbok'un yarasına bastırdı, tabiki yeterli değildi. Beyaz tişört kana bulanmisti.
Abisi Bangchan kendi yarasını üzerindeki gömlek ile kapatmıştı.
Yeji ağlamak dışında bir şey yapamıyordu.
Yarım saat sonra onlarca polis arabası ve ambulans geldiğinde Yeji Yongbok'un kafasını sarsti. "Yongbok dayan, bak geldiler!" dedi ama o çoktan gitmişti.
Hyunjin arabasından indi, Yongbok'un kanlar içindeki bedenini gördü.
--------
4 Gün sonra...19 Eylül-2021
--
O gecenin geri kalanı kâbus gibi geçti.Yongbok tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. Kalbin hayatı damarlari kesilmişti, ümit yoktu.
O günden sonra Hyunjin'in hayatı cehennemden bile kötüydü. Neredeyse dış dünya ile iletişimi kesilmişti. Günlerdir odasından çıkmıyordu, kızları ile Hyunjin'in teyzesi ilgileniyordu.
Yeji de ondan farklı değildi, oda odasından çıkmıyordu. Çok korkmuştu, kendini hala suçlu hissediyordu.
Günler sonra ilk kez yatağından kalktı Yeji. Telefonu eline uzun zaman sonra, ekranda teyzesinin attığı yüzlerce mesaj vardı. Mesajları okudu, teyzesine 'tamam' yazdı. Abisinin odasına gitti.
Kapıyı araladı, içeri baktı. Abisi pencerenin önündeki sandalyede oturmus,dışarı izliyordu. Onu fark etmedi.
Yeji yanına gidip omzuna dokundu. Hyunjin ona döndü.
"Teyzem, Yongbok'un kıyafetlerini toplamamız, alacak olanları almamızı ve geri kalanları ihtiyaç sahiplerine vermemizi söyledi."
Hyunjin kafasını salladı, ayağa kalkıp Yeji'nin yanından geçti. Odadan çıktı.
İkiside Yongbok'un odasının kapısının önünde durdu. Yeji yavaşça kapıyı açtı, içerisi Yongbok kokuyordu.
İkisininde gözleri doldu "Hâlâ kokusu duruyor..." dedi Hyunjin. Yeji cevap vermedi, kıyafet dolabını açtı. Kıyafetlerde elini gezdirdi.
Eli beyaz bir switte durdu, onu raftan çekip aldı. "Bunu ona ben almıştım." dedi acı dolu bir gülümseme ile. Hyunjin eline gelen bütün switleri ve tişörtleri aldı, "Bunuda ben alıyorum." Diyordu her bir kıyafeti kucağına alırken. Yeji onu durdurmaya çalıştı, "Abi..." dedi ama Hyunjin onu duymuyor gibiydi. Hala kıyafetleri alıyordu.
"Hepsini alacağım ben lütfen beni rahat bırak hepsini giyeceğim yemin ederim!" dedi göz yaşları akarken. Yeji onu yatağa oturttu.
"Abi, kendine gel! Senin bu halini görseydi çok üzülürdu, tamam hepimiz üzüldük. Bende onu özlüyorum! Ama kendine gel artık, onun kanını yerde mi bırakacaksın?" Hyunjin kafasını salladı.
"Hayır, bırakmaya haddim yok."
-------------
Hyunjin elinde bir kese kağıda sarılmış beyaz güllerle mezarlığa geldi. Yongbok'un mezarına oturdu, çiçekleri bıraktı.
"Sevgilim, bak sana çiçek getirdim. Hemde en sevdiğin, beyaz güller..." yutkundu.
"Neden bıraktın beni? Neden gittin?" diye bağırdı, gözlerinden yaşlar akıyordu.
"Söz vermiştin, o çocuğun ömür boyu yanında olacağız diye. Hani? Nerdesin? Neden bıraktın bizi?" deyip hıçkırdi. İç çeke çeke ağlıyordu.
"Benim çocuğum ilerde seni bana sorarsa... Ben ona ne diyeceğim? Sensiz nasıl büyür o? Seni çok özledim... Lütfen, geri gel Yongbok. O gün senin doğum günündu..."
O sırada mezar taşının arkasından biri göründü. Bembeyaz giyinmişti Yongbok. Gülümsüyordu, Hyunjin onu görünce ayağa kalki, bir adım attı. Yongbok geriye gitti "Jia'ya iyi bak. Ve lütfen, beni öldüren o adamı cezasız bırakma." deyip geriye döndü.
"Yongbok! Yongbok! Gitme!"
Yongbok gözden kayboldu...
O an Hyunjin kendine bir söz verdi. Onun kanı yerde kalmayacaktı. Söz verdi, son kez bir söz verdi...
-SON-
-----------
İlk fic final oldu.
Okuyan herkese teşekkür ederim...
Haziran ayına kadar aktif olmayacağım, ben yokken bu hikâyeyi sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz. Bunu mesaj atarak sormanıza gerek yok:)
Tekrardan görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diskas/Hyunlix
Fanfictionİşinde usta bir Savcı olan Hwang Hyunjin'in dilsiz bir mahkûm olan Lee Yongbok'a aşık olmasıyla başlayan bir hikâyeydi. "Beni duyamıyorsun, sesim yok." "Sesinin olmasına gerek yok Yong, ben seni duyuyorum."