Ⅰ-4/DEDE

21K 1.6K 42
                                    


Mesaj sesi kulaklarımıza dolarken ayaklarım benden izinsiz harekete geçti. Ben yavaş adımlarla Umut'un yanına geçerken o da mesajını açıyordu. Yüzü yine gördüğüyle kasılmıştı.

Yanına vardığımda koltuğa oturup ekrana baktım bende. Yabancı bir numaraydı. Bana pek bir şey çağrıştırmıyordu ama mesaj bir şeyleri anlamamı sağlamıştı. Yine de yanılıyor olmayı tercih ettim. Bir kerecik de olsa yanılıyor olmayı tercih ettim. Mesaja tekrar göz geçirip bu sefer sesli bir şekilde okudum.

"Hoşgeldin Umut."

Hiçbir tepki vermeden sadece Umut'u izliyordum. İlk tepkiyi onun vermesini istiyordum. Aslında beklediğim "Kim bu? Benim geldiğimi nereden biliyor?" tarzı bir tepkiydi ama bir kaç dakikadır suskun olması böyle bir tavır ortaya koymayacağının kanıtıydı. Sanırım doğru anlamıştım.

İki dakika bile olsun mutlu olmamıza izin vermiyor şeklinde düşünürken ben Umut oturduğumuz koltuktan kalktı. Kolundan tutmak istesem de ne yapacağımı anlamış gibi "Engel olma." dedi. Benimde onun kolunu tutmak için havaya kalkan kolum bir süre havada kalsa da tekrar yanıma düştü. Üstüne gitmemin bir anlamı yoktu. O nasıl olsa dönüp dolaşıp bana gelecekti. Bunu biliyordum. Her zaman böyle olmuştu, bu durumda da değişen bir şey olmayacaktı.

O odadan çıkıp gidince Rüzgar "Tahmin ettiğim kişi mi?" diye sordu. Kafamı hafifçe yukarı aşağı sallayıp ona onay verdikten sonra yerimden kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Umut'un ne yapacağına bakacaktım. Bir yanım yine çekip gitmesinden korkarken böyle bir şeyin bir daha olmayacağını tekrar edip durdum kendime. Gitmenin bir anlamı olmadığını anlamıştı o, bir daha gitmezdi.

Ama mesajı atan kişiye gitme ihtimali olabilirdi ki bu hiç iyi olmazdı. Ona giderse başa dönerdik ve şuan başa dönme fikri hiç güzel değildi. O başın nasıl bir nokta olduğunu biliyordum. Bir kere yaşamıştık.

Umut, nihayet bahçede görününce dikkatimi yüzüne verdim. Her bir duyguyu görmek istiyordum ama bu kadar uzaktan Umut'u anlamak zordu. Onu yakından anlamak bile zordu. Duygularını çok hafif mimiklerle belli ederdi ki bu mimikleri de ancak onu çok iyi tanıyan görür ve yorumlardı.

Bir ağaca doğru yürüyüp ona sırtını verdi. Ona baktığım pencere çaprazında kaldığı için beni görmesi zordu. Ancak kafasını çevirmesi gerekiyordu ki böyle bir şey yapacağını sezinlediğimde hemen geri çekilirdim. Umut takip edilmeyi sevmezdi. Yalnız kalmak istediyse onu yalnız bırakmak gerekiyordu. Bende teorik olarak onu yalnız bırakmıştım. Onun kurallarını çiğnemiyordum ama kendimden de ödün vermiyordum.

Onu izlemeye öyle çok dalmıştım ki arkamdan gelen Rüzgar'ı kolunu belime doladığında ancak farketmiştim. Sırtımı onun göğsüne yasladım. Burayı seviyordum. Beni rahatlatıyordu ve şuan Umut için endişelenirken Rüzgar'ın güvenli göğsüne ihtiyacım vardı.

"Gizli gelmişti. Bir tek benim haberim vardı. Onun nasıl haberi olduğunu hala anlamış değilim." Rüzgar aramızdaki sessizliği bozarken onun anlam veremediği şeyi ben de düşünüyordum. Benim bile daha yeni haberim olmuşken o nasıl öğrenebilmişti ki? Onu sevmemek için gerçekten büyük nedenlerim vardı. Aslında nefret bile edebilirdim ondan ama bu kadar fazla büyük bir duyguyu onun için hissetmeyi fazla gereksiz buluyordum. Sevmesem yeterdi.

"Küstah! Bir de hoşgeldin yazmış. Ona neyse acaba?" İçimdeki öfke büyürken bunu Rüzgar'a yansıtmaktan çekinmiyordum. Rüzgar tarafsızdı. Benim sinirlenmeme karşılık beni daha fazla gaza getirmezken o kızı da savunacak tek bir kelime etmezdi. Ettirmezdim de.

"Umut için üzülüyorum." Bunları Rüzgar'dan duymak şaşırtmıştı beni açıkçası. Az önce beni ondan kıskanan kendisi değilmiş gibiydi. Aslında bu tarz bir davranış benim gözümde olgunluktu ve gözardı edilemeyecek kadar Rüzgar benden fazlasıyla olgundu.

MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin