Ⅱ-13/ŞAH ve VEZİR

12.6K 1K 311
                                    

⭐⭐⭐

Rüzgar'la olan konuşmamızın üzerinden tam olarak yarım saat geçmişti. Bir gözüm saatteydi çünkü. Arayacaktı beni, telefonu kapatmadan önce öyle söylemişti. "İki üç saat içerisinde bir çözüm bulup, seni arayacağım. Orada kalman tehlikeli." demişti. Buna odaklanamamıştım. Aklım Haşim'de kalmıştı. Nasıl olur da onun yanında durabilirdi Haşim?

Düşünerek mantıklı bir sonuca varabileceğimi sanıyordum ama olmuyordu. Hiçbir şey bilmezken, imkansızdı zaten bir sonuca varmam. Amaçları neydi, dertleri neydi bilmiyordum. Ben sanki şahtım, Fırat ise düşman tarafın veziriydi. Rüzgar da benim tarafımdaki vezir olabilirdi ama ya Haşim? Haşim, at olabilirdi. Hakaret etmek için düşünmüyordum böyle. Sadece atın hareketleri oyuna göre biraz tuhaftı ve gerçek hayatta da Haşim öyleydi! Dolambaçlı yollar seçiyordu ve ben bana yardımı olup olmayacağını, kötü tarafın veziri yıkılana kadar bilemeyecektim.

Aklım yıllar öncesine giderken Umut'un sözleri geldi bir anda aklıma. Babasının, Fırat'a yardım ediyor olabileceğini söylüyordu benim babama. Eğer öyleyse karşımda iki vezir vardı. Hani satranç oyunun hilesi gibi.

Bu durumda ben gerçekten kötü oynayan taraf oluyordum.

Ama suç bende değildi. Ben oyunu göremiyordum. Oyunu bilen Rüzgar'dı Haşim'di ve bana bir şey anlatmıyorlardı. Ne yapabilirdim ki tek başıma? Sağım, solum önüm arkam eni topu gidebileceğim tek bir adımım vardı. O adımı da nereye atacağımı bilemediğim için öylece bekliyordum. Zeynep'in evinde, Zeynep'le birlikte...

Onun, bu işten zevk almadığı belliydi. Rüzgar'ın söylediklerini duymuştu. Ben telefonu kapadıktan sonra, o masadan kalkmıştı. Ben de doğru düzgün bir şey yemediğim halde masadan kalkmış ve masadakilerin de bin bir güçlükle yerlerini bulup, kaldırmıştım. Orada, öylece bırakmaya vicdanım izin vermemişti.

Mutfaktan çıktıktan sonra, salona gelip, tekli koltuğa oturmuştum. Zeynep, üçlü koltukta, elindeki kitapla keyif yapıyordu resmen! Her ne kadar zoruma gitse de sesimi çıkartmıyordum. Bana evini açarak zaten gerekli yardımı yapmıştı. Gerisini benim düşünmem gerekiyordu.

Tabi, benim zihnim de satranç oyununa takmıştı. Ortaokul yıllarında oynamıştım en son bu oyunu. Şimdi, nereden aklıma geldiğini bilmiyordum. Belki de kendimi şah gibi yalnız görmemden dolayı olmuştu. Gerçekten, her zaman şahın tek olduğunu düşünmüştüm. Her karakterin bir eşi vardı. Vezir desen, o zaten tek başına her yerde olabiliyordu; Bir eşe ihtiyacı yoktu ama şah... Şah yalnızdı, şah tekti ve şaha bir adımdan fazlası yasaktı.

Kural ihlalinin sonu ya ölümdü ya da müebbetti. İstersen, yap kural ihlali...

Kafamı kaldırarak, Zeynep'in okuduğu kitabın ismini görmeye çalıştım. Yan taraftan baktığım için pek anlayamıyordum. Kafamı biraz öne doğru eğerek görmeye çalışmayı denemem başarısız olmuştu. Biraz daha eğildiğimde, Zeynep de bana dönmüştü. Yanlış bir şey yapıyormuş gibi, belimi hemen düzelterek sevimli bir gülümsemeyle Zeynep'e baktım. Öyle bir bakıyordu ki, sanki suç işlemiştim! Bu kızın, böyle üstün hallerine sinir oluyordum.

"Hangi kitabı okuyorsun?" Hiçbir şey olmamış gibi doğal bir tavırla sorduğum soru, Zeynep'in alay eden yüz ifadesiyle bozulmuştu. Kaşlarımı çatarak, başımı sol tarafımda kalan pencereye çevirdim. Kitabın ismi nasıl olsa önemli değildi! Benim bir plan yapmam gerekiyordu! Saçma işlerle uğraşmayı bırakmalıydım!

MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin