➳ Vee ilk fragman! Hem de üç ayrı sahne içeriyor. ☺
◦ ◦ ◦ ◦ ◦
Gözlerime bir ağırlık çökerken bununla orantılı olarak gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı. Belki de en kolayı buydu. Gözlerimi kapatıp kendimi karanlığa teslim edebilirdim. Eğer o uçsuz karanlığa dalarsam acı da kaybolurdu çaresizlik de. Ne olacağımı düşünemezdim, buradan nasıl kurtulacağıma dair çözüm üretmek zorunda kalmazdım. Tüm bunlar fek yapmam gereken gözlerimin kapanmasına izin vermekti.
Gözlerim neredeyse tamamen kapanmak üzereyken bu kadar kolay pes etmenin bana göre olmadığını düşündüm ama aksini yapacak gücüm yoktu. Acım vardı şuan bende bir tek o da bedenimi kıvrandırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Mecazi anlamda o da. Yoksa parmağımı dahi oynatsam acımın artacağını düşünecek kadar acı çekiyordum.
Gözlerimin önünde olmayan görüntü neredeyse silinecekken sokakta yankılanan ayak seslerini duydum. Gerçi bunu zihnim de üretiyor olabilirdi. O kadar çaresizdim ki, halim çölde su arayan insandan farksızdı. O insanın gözlerinin oyununa aldanıp serap görmesi gibi ben de kulaklarımın oyununa gelip sesler duyuyor olabilirdim. Nitekim hayal meyal duyduğum "Dicle!" seslenişi de bu düşüncemi destekler nitelikteydi. Bana o isimle seslenen tek insanlar beni vuranlardı. Onların yanıma gelme ihtimallerinin hesabını da az önce yapmıştım.
Gözlerim tamamen kapandığında bilincimin de gideceğini düşünmüştüm ama acıyı hala hissediyordum. Ayrıca kulaklarım başlattıkları küçük oyunlarına devam ediyorlardı. Hem ayak sesleri, hem sesleniş giderek artıyor gibiydi. Üzerine düşünecek değildim. Tek isteğim bilincimin kapanmasıydı.
Yüzümde sıcak bir dokunuş hissettiğimde gözlerimi açıp onlara aslında her şeyin bir hayal olduğunu göstermek istedim ama ağırlık öyle bir çökmüştü ki üzerlerine değil açmak, göz kapaklarımı kıpırdatamamıştım bile. Bunu da boşverdim. Gözlerim bir şeyi bilmese de olurdu, zaten birazdan bilincim kapanırdı ve bu hayal sona ererdi.
Sesler giderek silinirken acım da azalmaya başlamıştı. Bilincimin kapanmasının hissettirdikleriyle gülümsemeye çalıştım ama bunu başarabildiğimi sanmıyordum. Önemli de değildi ki zaten, acıdan kurtuluyor olmamdan daha önemli şuan ne olabilirdi ki?
"Ölme, ölme. Lütfen...Ölme" Kulaklarım saçma oyunundan son repliği de benimle paylaştıktan sonrası karanlıktı. Tam, keskin karanlık.
◦ ◦ ◦ ◦ ◦
Ada ve Umut iki saattir kendilerini takip eden adamdan habersizdi. Ada kendi üzüntüsünden dolayı hiçbir şeyi farkedemezken Umut'un aklında sadece Ada'yı sakinleştirmek bulunduğu için arkalarında duran tehlikeyi göremiyordu. Oysa bu zamanlarda kendisinin çok bilinçli olması gerekiyordu. Hiçbir şeyden haberi olmayan Ada'yı korumalıydı.
Ada yanındaki Umut'u yeni farketmiş gibi kafasını kaldırarak şaşkın gözlerle ona baktı. Umut gözlerini kaçırdı hemen. Bakmamalıydı, onu günaha sokamazdı.
"Buradan gitmelisin. Sen yanımda olamazsın. Zeynep'i çağırmalıyım."
"Tamam çağırırız. Hatta hemen şimdi arıyorum."
Umut, elini hızlıca cebine atıp telefonunu çıkardı. Bunu uzaktan onları takip eden adam da görmüştü. Kendisinin farkedildiğini düşünerek bir an panik yaptı ama sakin olmalıydı. Bu gece bu işi bitirmeliydi.
Cebindeki silahı çıkartıp iyice kavradı. Hızlı olmalıydı. Umut telefonla konuşmadan önce onu vurmalıydı. Umut telefonu kulağına kaldırırken nişan aldı ve gecenin sessizliğini kurşun sesiyle bozdu.
Umut, bir an sarsıldıktan sonra önce dizlerinin üzerine çöktü. Ada duyduğu sesle kafasını kaldırmıştı. Önce ne olduğunu anlayamasa da Umut'un dizlerinin üzerine çökmesiyle durumu kavramıştı.
"Umut " diye fısıldadı genç kız. Sesi çıkmamıştı. Umut yere düşerken Ada'ya baktı. Yüzündeki tuhaf ifadeyi anlayamamıştı Ada. Gülmekle acı çekmek arasında bir ifade vardı yüzünde. Acı çekmek tamam da, bir insan böyle bir durumda neden gülmek istesindi ki?
◦ ◦ ◦ ◦ ◦
"Bu ne hal!"
Babamın salonda gürleyen sesiyle ayaklarım gerisin geri kaçmayı isterken onları zor durdurup bakışlarımı babama diktim. Sert bakışları hem öfkesinden hem de beni yıldırmak için vardı ama dayanacaktım. Bu hale girerken her şeyi göze almıştım ben. Biraz zor olmuştu, bir ayıma mâl olmuştu ama şuan o anları düşünmek pek de mantıklı bir iş değildi.
"Şuan ki halim en doğru olanı. Karışmadığın eskisi yanlış olanıydı baba."
Cesaretim saklandığı kuytulardan çıkıp, bana destek olmak istercesine sesime katılmıştı. Sesimin bu kadar güçlü çıkması annemi şaşırtırken babam iç dünyasını yüzüne yansıtmıyordu. Öfkesi hariç tabi.
"Neye göre en doğru olanı? Geri kafalı, yobaz olmak mı doğru olan? Söyle, bu mu doğru olan?"
Babam hala bağırarak beni korkutmaya çalışırken anneme baktım. Şu durumda desteğini en son bile alamayacağım kişiydi annem. Babam bile bana destek olmazken, neden annem sevmediği bir dine mensup olan kızına destek olsundu ki? Nüfusta müslüman adı taşıyan kocası bile kızına karşı çıkıyordu.
"Geri kafalı veya yobaz değilim. Cahil falan da değilim. Aldığım eğitimleri sizler de biliyorsunuz. Ben sadece bu yeni hayatı yaşamak istiyorum. Doğru olan hayatı!"
Son cümleme vurgu yaptığımda babam alnını ovuşturarak kendini kontrol altına almaya çalışıyordu. Belki de sonradan pişman olacağı şeyleri yapmak istemiyordu. Bağırmanın ötesine geçerse, gerçekten kötü şeyler olurdu ve benim tek duam o sınıra kadar gelmemekti.
"Asıl hayat bu! Dünyaya bir kere geliyorsun. Bunun tadını çıkartmak varken neden kendini böyle bağlıyorsun? Barlara git. Arkadaşlarınla gez, toz, eğlen! Sana böyle bir hayat sunarken, sen nasıl elinin tersiyle bunu geri çeviriyorsun?"
Babamın söyledikleri bana bu zamana kadar yaptığım şeyleri hatırlatınca gözlerimin dolmasına engel olamadım. Babamın dediği her şeyi yapıyordum. O hayattan tamamen çıkmak da zor olmuştu. Hala da mücadele ediyordum. Babamın sözleri ise nefsimin sesini güçlendirmekten başka bir işe yaramıyordu ama ben artık nefsimi saymazsak bu yeni hayatımı istiyordum. Bunu onların da anlaması gerekiyordu.
"Sen işlediğin günahlarla gurur duyabilirsin baba ama ben artık günah işlemeyerek sonsuz mutluluğu yakalamak istiyorum!"
◦ ◦ ◦ ◦ ◦
➳ Diğer fragman 300 oydan sonra gelecektir.
Allaha emanet olun.^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*
SpiritualUmutlar maviydi; gökyüzü gibi uçsuz, bucaksız... Ve gökyüzü, elimizi uzattığımızda dokunabileceğimiz bir yer değildi. ... Cemiyetin en güzel kızıydı Ada. İnsanlar, onu hem kıskanır, hem de ona imrenirdi. Zengindi, cemiyetin en yakışıklısıyla sevgil...