Ⅱ-15/KORKAN KUŞLAR

11.5K 1K 291
                                    


⭐⭐⭐

Günler hızlı hızlı geçerken, benim tek yapabildiğim ayak uydurmaya çalışmaktı. Çalışmaktı diyorum, çünkü çok çaba sarf etmem gerekiyordu. Yabancısı olduğum bu yer, bu ev, bu insanlar her ne kadar bana kucak açmış olsa da dört yıldır yalnızlıkla geçen hayatım için fazla geliyordu. Ayrıca ailemden de dört yıldır sevgi adı altında hiçbir şey görmediğim için bu insanların sorgusuz sualsiz sevgi göstermeleri tuhaf geliyordu.

Bunları gözardı etmeyi başardığımda ise her şey fazlasıyla güzeldi. Rahattım; dertlerim, sıkıntılarım hep şehirde kalmış gibi hissediyordum. Gün boyu düşünecek vakti pek bulamıyordum zaten. Hatice ve Ayşe yenge anlaşmışlar ki beni bir dakika olsun boş ve tek bırakmıyorlardı. Ayrıca köyün insanları da birbirleriyle fazla samimi oldukları için her an kapıdan içeri biri girebiliyordu. Evin kapıları gece olmadan kapanmıyordu bu köyde.

Böyle olunca da bana düşünmek için geceler kalıyordu sadece. Onda da tüm gün Ayşe yenge beni yorduğu için uykuya yenik düşüyordum. Halimden bu yüzden şikayetçi değildim. Düşünmek istemiyordum. Bu rahat hayatı yaşamak daha güzeldi. Planlar yapmaktan ve bir şeylerden kaçmaktan yorulmuştum.

Ama yine de merak ediyordum. Babam ne yapıyordu? Fırat neredeydi? Rüzgarlar'ın yeni planı neydi? Benim burada daha ne kadar kalmam gerekecekti? Ailemin öfkesinin yarışma ihtimali olsaydı keşke. Ne olursa olsun ailemin yanında, onların sevgisi altında olmak paha biçilemezdi.

Onları özlüyordum.

"Anne, aşık bu kız diyorum da inanmıyorsun bana! Hem seslendiğimi duymuyor hem de kapının önüne süpürme işini hala bitirmemiş."

Sessiz sessiz gelen Hatice, yüreğimi ağzıma getirirken öfkeli hakışlarımı ona yolladım. Sessiz gelmediği her ne kadar söylediklerinden belli olsa da sonuçta ben geldiğini duymamıştım. İmalı gülüşü kaşlarımı daha çok çatmama neden olurken, o fazlasıyla rahattı.

"Asıl sensin aşık! Bulaşık makinesini boşaltman gerektiğini daha kaç defa söylemem gerekiyor?"

Hatice'nin arkasında beliren Ayşe yenge, ellerini beline koymuş, bizi süzüyordu. Hatice de annesinin arkasından gelişiyle korktuğu için ben de bir nevi intikam almışcasına sevinmiştim. Bu kız, Rüzgar'ı sevdiğimi öğrendiğimden beri hep bu aşık yakıştırmasını yapıyordu ama Ayşe yenge inanmıyordu. Kızının sevdalı olduğunu ise bildiğine emindim. Aşıksın derken boş diyor gibi gelmiyordu bana çünkü.

"Sen niye sessiz geliyorsun ki anne? Hem ben boşaltacağım makineyi. Hiç sabretmiyorsun ki."

"Tabiki kızım, illaki boşaltacaksındır. Gün de uzun zaten, acele etmene hiç gerek yok. Kişiler öylece tezgahın üstünde sergilenebilirler."

Dudağımın kenarı gülmekle gülmemek arasında kıvrık bir halde beklerken, Hatice, yüzünü asmıştı. Annesinin laf sokmalarına dayanamıyordu. Çünkü gün içerisinde bu durum fazlasıyla oluyordu. Annesi, hiçbir zaman lafını sakınan bir kadın olmamış. Hatice ise vefat eden babası gibi daha sakin bir yapıya sahipmiş. Hatice de hatırlamıyordu babasını. Hatice, üç yaşındayken vefat etmiş. Resimlerden tanıyordu babasını. Ben, kendi babamı anlattığımda "şükret haline, yine de bir baban var. Birlikte çok güzel anlar yaşadın ve bunları hatırlıyorsun. Oysa, bir bana bak. Resimlerden başka hiçbir şey yok elimde." demişti. Ona tam olarak hak vermiyordum. Ben o güzel anılarımızı biliyordum, beni nasıl sevdiğini gözlerinde görmüştüm. Şimdi ise bir saat kadar değerinin olmadığını görüyordum gözlerinde. Sesimden bile nefret bir insanı görüyordum. Yine de bu düşüncelerimi Hatice'ye açmamıştım. Çünkü benim bu itirazlarına dinleyecek halde değildi o an da.

MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin