Ⅱ-9/EVDEN KAÇIŞ

11.7K 1K 204
                                    


Gitmek mi kolaydır, kalmak mı?

Direnebildiğin yere kadar direnmek mi, yoksa 'ben yeteri kadar çabaladım' diyerek pes etmek mi?

Hangi sorumu cevaplamalıydım?

Ben, ailemin koyduğu ismin yanına, yeni bir kimlik getirdim bundan dört yıl önce. Ada Rumeysa GÜNGÖR oldum ben. Yaşım yirmi altı, müslümanım. Buna uygun yaşamaya çalışıyorum ama başaramadım. Bu akşam, başarısız oldum. Yanlış otobüse binerek hata yaptım. Belki de kaybettim. Ailem, öyle düşünüyordu. Onlara göre kaybetmiştim ben, sözlerini dinlememiştim. Dört yılda, özene bezene inşa ettiğim kalemi, işgal etmişlerdi. Şimdi söz hakkı onlardaydı. Peki, ben buna izin verecek miydim?

"Üstündekileri çıkart! Diğerleriyle birlikte bir poşete koy ve buraya getir. Üstüne de bir şort ve atlet giy. Şöyle ailecek(!)bir resim çekilelim ve internette paylaşalım."

Evet, bunu söyleyen benim babamdı. Nüfus cüzdanında dini 'islam' yazıyordu. Benim de yazıyordu. Buna göre yaşamaya başlamıştım ve böyle bir muamele görüyordum. Bunu aklım almıyordu. Hadi, annemi bir kenara koyabiliyordum. O müslüman değildi. İkiz kardeşini bunun için reddetmişti... Peki, babam? Sahip olduğu itibar, öz kızından daha mı önemliydi?

"Neden bana destek olmuyorsunuz? Neden 'kızımız, istediği dini yaşamakta özgürdür' diyemiyorsunuz? Her şey itibar mı? Sadece paranız için size hürmet gösteren insanlar, öz kızınızdan daha mı değerli?"

Annemin yüzünde anlam veremediğim bir hüzün dalgası geçti. Benim için üzüldüğünü düşünmek çok uçuk olurdu ama konuştuğumuz konuya bakılınca da aklıma farklı bir şey gelmiyordu.

Bana anne demeyi yasaklayan kadın, şimdi üzülüyor muydu?

"Kimse arkamızdan yobaz, gerici diyemez Ada! Çağdaş bir kimliğimiz var. Bunu yok edemezsin!"

İtibarlarının daha önemli olduğunu bir kez daha vurgulayan babam acıdım. Çağdaşlık diye savunduğu şey, hayvanlar gibi sadece arzularla yaşamaktı. Sahip olduğu bu düşünceler, gözümde küçülmesine neden oluyordu. Acı bir gülümseme yerleşti dudaklarıma. Bu aile bana karşı hiçbir zaman yumuşamayacaktı ve bu halde yaşamama asla izin vermeyeceklerdi.

Aklıma tek bir çözüm yolu geliyordu. Nasıl yapacağımı veya başarılı olup olamayacağımı bilemiyordum ama denemem lazımdı. Risk almam lazımdı. Denemeden bilemezdim. Evet, planım olmasa da yapacağım iş belliydi. Bu evden kaçacaktım!

"Üstündekileri değiştir de gel artık." Anneme baktım. Yapmam gereken ilk şeyi bulmuştum. Onların kararlarına boyun eğmiş gibi gözükecektim. Kafamı önüme eğdim ve pes etmişcesine "Tamam" dedim.

Bir süre hiçbirinden ses çıkmadı. Yavaşça kafamı kaldırıp, yüzlerine baktığımda, şaşkın ifadelerini gördüm. İçimden gülmek gelse de kendimi tutup, üzgün durmaya devam ettim. Bir süre sonra, ilk konuşan babam oldu. "Odana çık ve yarım saat içinde her şeyini toplayıp, aşağıya gel."

Başımı tekrar önüme eğdim. "Tamam" dedim yine her şeyi kabullenmişcesine. Arkamı döndüm ve koşarak salondan çıktım. Aynı hızla merdivenleri çıkıp odama geldiğimde, çantamdaki anahtarı çıkardım. Hızlı olmam gerekiyordu! Henüz bir planım bile yoktu ve sürem yarım saatti. Kaybetmeyi göze alabileceğim tek bir dakikam bile yoktu.

MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin