◦ ◦ ◦ ◦ ◦Doğduğumuz andan itibaren geri sayıma başlayan bir yaşam döngüsü içerisine giriyoruz. İlk ağlamamız veya da daha geri gidelim; ilk anne karnına düştüğümüz an yaşam adlı kum saati ters dönüyor ve aşağıya doğru akmaya başlıyor.
Kimi insanda kum yavaş akıyor ve buna göre ömrü daha uzun oluyor. Kimi insan da ise başladığı an biterek daha dünyayı göremeden diğer hayata geçiyoruz. İsmine ahiret deniyormuş gerçi, bunu da dün geceki araştırmalarımı yaparken öğrenmiştim.
Kısacası öyle ya da böyle, uzun veya kısa bi yerden sonra ahirete gidiyoruz. Peki orada bizi neler bekliyor? Bunu da bilmiyoruz.
Bilmiyordum diyelim. Dün gece bunun da araştırmasını yapmıştım. Müslüman olanlar için müjdeler var ancak geri kalan kısım için bildirilenler insanı korkutacak derecede. Herkesi korkutmayabilir belki de ama benim korkuyu iliklerimde hissettiğim büyük bir gerçek.
Çoğu insanda bulunan ölüm korkusu ben de pek yoktu aslında. O ölümden korkanları anlamıyordum çünkü. Sonuçta bu zamana kadar böyle olmuş; insanlar doğmuş, kum saati akıp bitmiş ve insan ölmüş. İşte bu kadar.
Değilmiş işte! Bu kadarla kalsa öpüp başıma koymalıymışım! Asıl süreç öldükten sonra başlıyor. Toprağa gömüldükten sonra ismi MÜNKER ve NEKİR olan iki melek başımıza geliyor ve başlıyor sorgu sual.
-Mış lı ifade kullanmıyorum artık. Çünkü baya inandım okuduklarıma. Hem inanmasam ne olacak? Tüm bunlar gerçek olmasa diyelim -ki böyle bir ihtimal yok- benim kaybedeceğim bir şey olmayacak ama şayet gerçekse -ki gerçek- vay benim halime! Sadece benim değil, benim gibi olan tüm herkesin vay haline!
Dün gece araştırma yaparken tesadüf eseri (not:normalde tesadüf kelimesi uygun değildir. İlerleyen bölümlerde Ada öğrenirken açıklaması yapılacaktır) 'kafirin ölümü' adlı bir konuyla karşılaştım. Merakımdan tıkladım. O an için düşündüğüm, keşke tıklamasaydım ama şuan ki düşüncem iyiki okumuşum. Öyle ki beynime kazınan o yazı aklıma geldikçe hala ürperiyorum ve bundan dolayı biraz daha islama yaklaşıyorum.
Bilgisayardan 'Kafirin Ölümü' adlı klasöre tıklayıp okumak için tekrar açtım. İçim ürperse de okumaya başladım.
" KÂFİRLERİN ÖLÜMÜNE DÂİR
Bir kâfir, bir mürted, islâmiyyeti beğenmiyen, Kur'ân-ı kerîme çöl kanûnu diyen, insanların en üstünü, en şereflisi, Peygamberlerin efendisi Muhammed "aleyhisselâm"a (hâşâ) deve çobanı diyecek kadar ilm ve ahlâk yoksunu olan, beşeriyyete huzûr, se'âdet sağlayıcı, ilm, ahlâk, temizlik, sıhhat, adâlet kaynağı, medeniyyete ışık saçan islâmiyyeti, rûhsuz, bir leş kutusu olan habîs kafası ile bağdaşdıramıyarak, dinlere lüzûm yokdur diyecek kadar aşağılaşan, yularını nefsinin eline kapdırmış bir ahmak öleceği zemân, gözünden perde kaldırılır. Cennet kendisine gösterilir. Güzel bir melek ona: (Ey kâfir! Müslimânlara gerici, şehvetleri peşinde koşanlara, ahlâk prensiblerini çiğneyenlere, aydın, ilerici diyen alçak! Yanlış yolda idin. Hak olan islâm dînini beğenmezdin. Muhammed "aleyhisselâm"ın Allahü teâlâdan getirdiği bilgilere inanan, saygı gösteren bu Cennete gidecekdir) der. Cennetdeki ni'metleri görür. Cennet hûrîleri de: (Îmân edenler, Allahü teâlânın azâbından kurtulurlar) derler. Birâz sonra şeytân, bir papas şeklinde görünür. (Ey filân oğlu filân! O gelenler yalan söyledi. O gördüğün ni'metler hep senin olacakdır) der. Sonra Cehennem gösterilir. Ateşden dağları, katırlar gibi akrepleri, çıyanları vardır. Hadîs-i şerîflerde bildirilen azâbları görür. Cehennemdeki Zebânî denilen azâb melekleri, ateşden çomakla vururlar. Ağızlarından alevler çıkar. Boyları minâre gibi, dişleri öküz boynuzu gibidir. Gök gürültüsü gibi seslenirler. Kâfir bunların sesinden titreyip, yüzünü şeytâna çevirir. Şeytân korkusundan dayanamayıp, kaçar. Melekler yakalayıp şeytânı yere vururlar. Bu kâfire gelip: (Ey islâm düşmanı! Dünyâda Resûlullaha "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" inanmadın. Şimdi de meleklere inanmadın, mel'ûn şeytâna yine aldandın) derler. Boynuna ateşden zincirler takıp, ayaklarını başından aşırıp, sağ elini sol böğrüne, sol elini sağına sokup, arkadan çıkarırlar. Âyet-i kerîme, bu hâli haber vermekdedir. Bağırır, dünyâdaki yaltakcılarını çağırır. Zebânîler cevâb verip: (Ey kâfir, ey müslimânlarla alay eden ahmak! Yalvarmak zemânı geçdi. Artık îmân kabûl olmaz, düâ kabûl olmaz. Küfrünün cezâsını çekmek zemânı geldi) derler. Dilini ensesinden çekerler. Gözlerini çıkarırlar. Dürlü dürlü çok acı azâblar yaparak, habîs rûhunu alır, Cehenneme atarlar. Allahü teâlâ, Muhammed "aleyhisselâm"ın dîninde ve yüce Peygamberin dînini doğru olarak bizlere ulaşdıran Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılı i'tikâdda olarak can vermemizi nasîb eylesin! Âmîn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*
EspiritualUmutlar maviydi; gökyüzü gibi uçsuz, bucaksız... Ve gökyüzü, elimizi uzattığımızda dokunabileceğimiz bir yer değildi. ... Cemiyetin en güzel kızıydı Ada. İnsanlar, onu hem kıskanır, hem de ona imrenirdi. Zengindi, cemiyetin en yakışıklısıyla sevgil...