◦ ◦ ◦ ◦ ◦
Umut'a biraz daha sokulurken o da kollarını biraz daha doladı belime. Kafamla göğsünde iyi bir yer edinmeye çalışırken kapı açıldı birden.
Kimin geldiğini ve ne halde olduğumuzu anlayana kadar iş işten geçmişti.
Rüzgar öfkeli gözlerle bize bakıyordu.
Hemen Umut'tan ayrılıp kenara çektim kendimi. Umut ise ben onu bıraktıktan sonra ayaklanmış ve kapıdan çıkmak için bir hamle yapmıştı.
Rüzgar ilk başta engelleyecek gibi kolunu kaldırsa da sonradan indirmişti. Ondan tarafa ise hiç bakmıyordu. Bakışları sadece bana odaklanmıştı.
Umut odadan gittiğinde bir süre sadece böyle bakıştık. Zaman akıp giderken benim içimdeki korku da büyüyordu. Ya terkederse beni düşüncesi beynimde dönüp dolaşırken korku kalbimi çevrelemişti. Hızla atan kalbimin sesini duyabiliyordum. Rüzgar bana biraz daha yakın olsa o bile duyabilirdi.
Yaptığımın şeyin çok doğru olmadığını biliyordum. Umut benim için bir dost olabilirdi ama bir erkekti ve benim bir sevgilim vardı. Onu yanıma bile yaklaştırmazken Umut'u böyle yanıma almamı anlamlandıramıyordu büyük ihtimal. Ben de kendime bir cevap bulamıyordum zaten. Umut yanıma yatmıştı ve ben onu koşulsuz kabul etmiştim. Hiç itiraz edememiştim. Çünkü dedemin sesi beynimde dolaşmıyordu.
Rahatsız edici bu sessizlik sürer giderken Rüzgar hiçbir şey yapmıyordu. Sadece bana bakıyordu. Bense artık oynadığım ellerime bakıyordum. Bakamamıştım gözlerine daha fazla.
Benden ayrılırsa bütün çekiciliğimi kaybedeceğim kesindi. Bu zamana kadar hiç kimsenin beni terkedemediğini herkes bilirdi. Rüzgar benden ayrılırsa bu ilk olacaktı ve bu hiç iyi bir şey olmazdı. Korkum daha da artmaya başladı bu düşünceyle.
Ama tek korkum da gerçekten bu muydu acaba? Sadece terkedilmenin beni küçük düşüreceğini bilmek miydi endişelendiren? O zaman neden tuhaf bir acı veren sızı hissediyordum kalbimde?
"Sabah yanına yaklaşmamamı isteyen sendin değil mi?" Öldürücü derecede sakin olan sesi beni daha fazla korkuturken bir cesaret kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Sözlerine kıyasla çok öfkeliydi gözleri. Bir an önce cevap vermezsem fırtına öncesi sessizliğinin çok uzun sürmeyeceği belliydi.
"Evet" dedim zor duyulan bir sesle. Gücümü kaybetmiştim sanki. Herkesin yanında dik duran ben, ilk defa bir erkek karşısında yenilmiş gibi duruyordum.
Rüzgar hızlı adımlarla yanıma geldi. Bir an bu şekilde gelmesi aklıma bana vurabileceği ihtimalini getirse de Rüzgar'ın böyle bir şey yapmayacağını düşünüyordum. Onu sevmiyor olsam da güveniyordum ona. Bir çok konuda.
Yanıma yaklaşıp eliyle çenemi kavradı ve sert bir şekilde yukarı kaldırarak ona bakmamı sağladı. "Canım acıyor, bırak lütfen." dedim yalvaran bir sesle ama hiç etkilenmemişti halimden. Hala aynı bakıyordu gözleri.
"Ben sana ilk başlarda bir şey söylemiştim, hatırlıyor musun?" Dişlerinin arasından konuşurken ne kadar korkutucu göründüğünü düşündüm. Bu hal Rüzgar da hiç görmediğim bir haldi. Korkudan hafif hafif titremeye başlarken diğer tüm tuhaf duygular silinmişti. Terkediliyor olmak bile umrumda değildi şuan. Sadece kalbimdeki tuhaf sızı ve bana bir şey yapabileceğinin korkusu vardı.
"Hatırlamıyorsun değil mi? Zaten hatırlasan böyle yapmazdın." Ses tonunda yakaladığım azıcık da olsa üzgün ton beni biraz umutlandırırken bana ne dediğini hatırlamaya çalıştım ama aklıma bir şey gelmiyordu. Neyden bahsettiğini bile anlayamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*
SpiritüelUmutlar maviydi; gökyüzü gibi uçsuz, bucaksız... Ve gökyüzü, elimizi uzattığımızda dokunabileceğimiz bir yer değildi. ... Cemiyetin en güzel kızıydı Ada. İnsanlar, onu hem kıskanır, hem de ona imrenirdi. Zengindi, cemiyetin en yakışıklısıyla sevgil...