Sevgi ne demekti? Nasıl anlaşılırdı bir insanı sevdiğin? Nasıl duygular hissederdin?
Öyle uzaktım ki bu sevgi işlerine hiçbir şeyden haberim yoktu. Bu zamana kadar öğrenmek zorunda kalmamıştım ama Rüzgar beni buna mecbur bırakıyordu.
Aslında yaptığı hiçbir şey yoktu ama ben anlamak istiyordum bir şeyleri. Neden böyle ince şeylerle de ilgilendiğimi bilmiyordum. Sanırım Rüzgar'ın derin duygularına karşı hissettiğim eziklikti.
Bu kelimeyi de kullandırdın ya bana Rüzgar, helal olsun.
Bu zamana kadar hiçbir şey karşısında ezilmemiştim ama Rüzgar'ın duyguları çok büyüktü. Karşısında tamamen sıfır kalıyor olmak rahatsız ediyordu beni. Bu yüzden uyku tutmamıştı bu gece. Düşünüp duruyordum belki sevginin ne olduğunu bulurum diye. Belki kırıntısı dahi olsa bende bulunuyordur diye ama sonuç sıfırdı. Henüz sevginin ne demek olduğunu bulamamıştım.
Sırt üstü yatmaktan sıkılınca sağa döndüm bu sefer. Uyumam lazımdı, babam erkenden yola çıkacağımızı söylemişti. Beynimi bir boşaltabilsem uyuyacaktım aslında ama zihnimdeki sorular silinmiyordu.
Sola döndüm bu sefer. Penceremden içeri sızan ay ışığına baktım. Ne güzel aydınlatıyordu etrafı dolunay. Oysa küçülmeye başladığında ışığı pek bir işe yaramıyordu.
Eğer Rüzgar'ın bana olan aşkını Dolunay sayarsak ben de sanırım bir yeniay olurdum. O kadar ona karşı silik, o kadar amaçsız.
Ama yeniay olmadan da tekrar ay dolunay olamazdı değil mi? O zaman aslında ben de bir işe yarıyordum. Ah, gece gece ne saçmalıyordum böyle. Benim bu mantığıma çocuk dahi gülerdi. Bu akşam içmemiştim hemde, neydi bendeki bu hal?
Aslında içmek istemiştim ama Rüzgar izin vermemişti. Aslında izin vermemesi iyi olmuştu ama şimdi de uyuyamıyordum. Oysa içmiş olsam şimdi çoktan uyumuştum. İşte içmek için bir sebep daha.
Komidinime uzanıp üstünden telefonumu aldım. Biraz sosyal paylaşım sitelerinde dolanabilirdim. Uzun zamandır hesaplarıma girmemiştim.
Herhangi birini seçip girdim hesabıma. Ana sayfada ilk olarak kapalı bir kız olan Zeynep çıktı. Yine bir şeylere ateş püskürmüştü.
Bu kızı anlayamıyordum. Kendince islamiyeti yaşıyordu, buna lafım yoktu. Kimsenin inancına karışamazdım ama kız tüm açıklara karşı öfkeliydi. Benim gibileri nerede görse nefretle bakıyordu. Bize bir sürü laflar söylüyordu. O zaman da bizim kızlar rahat durmuyordu. Onlar da kapalılara bir sürü laf söylüyorlardı. Bu döngü böyle sürüp gidiyordu. Oysa Zeynep bize karışmasa, bizim kızlar da bir şey söylemezlerdi. Ne güzel rahat rahat geçinip giderdik.
Aslında sırf bu Zeynep yüzünden kapalılara karşı bir ön yargı oluşmuştu bende. Eğer dinleri bunları emrediyorsa bunların hepsi böyleydi o zaman. Bu da İslamiyetin güzelliği emrettiği yargısına ters düşüyordu.
"Ben şuan Güneş'in ısısıyla sıcaklıyor olsam da sen bikinili kız; Cehennemin ateşine nasıl dayanacaksın bir Güneş'e bile sabredemiyorken?" yazmıştı. Okuduklarım beni biraz ürpertirken yine dedem gelmişti aklıma. "Tenini açıkta bırakırsan daha çok yanarsın. Oysa her yerini örtsen Güneş ışınları direk tenine çarpmaz." demişti. Dedem bana hep böyle güzellikle yaklaşıyordu. Hiçbir zaman dediğini zorla yaptırmaya kalkışmamıştı. Her şeyi güzellikle anlatırdı ve o öyle anlattığı için daha çok içim ısınırdı bahsettiği dine. Acaba dedemin dini, Zeynep'in dininden farklı mıydı?
Gözüm telefonun sağ üst köşedeki saatine ilişince artık uyumam gerektiğini farkettim. Zira saat dört olmuştu ve ben sabah erkenden yola çıkacaktım. Arabada uyurum diye düşündüm. Biraz rahatsızlık verici bir uyku olacaksa da yapacak bir şey yoktu. Zamanı geri alamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*
EspiritualUmutlar maviydi; gökyüzü gibi uçsuz, bucaksız... Ve gökyüzü, elimizi uzattığımızda dokunabileceğimiz bir yer değildi. ... Cemiyetin en güzel kızıydı Ada. İnsanlar, onu hem kıskanır, hem de ona imrenirdi. Zengindi, cemiyetin en yakışıklısıyla sevgil...