Ⅱ-5/KIRIK KALPLER

13.3K 1K 218
                                    


Multimedya: Rüzgar

"Bir viski daha!"

Elindeki bardağı tezgaha vurup, sayısını unuttuğu viskisini isteyen Rüzgar, korkutucuydu. Kalbi kırık bir adamın, ne yapacağına belli olmazdı. Mesela Rüzgar, tüm barı yıkıp dağıtmak, iki saattir boş boş baktığı içki şişelerini yerlere fırlatıp, kırılışlarını seyretmek istiyordu. Zevk alacağını düşündüğünden değildi. Sadece içi de böyleyken, dışa vurmak ve bunları Ada'ya duyurmak istiyordu. Kalbinin kırıklarını, sevdiğinin eline vermek isterdi. "Al kalbimin kırıklarını ve birleştir. Eskisi gibi olmaz ama yine de seni sever" demek isterdi. Olabileceğini bilse hiç durmazdı da el mahkum; hayallerde planlar yapıp yapıp silebiliyordu ancak.

Oysa ne güzel gidiyordu her şey. Olaylar kötü olabilirdi, Ada'yı kaybetmenin eşiğine kadar gelmiş olabilirdi... ama güzeldi işte. Ada'nın kendisine karşı olan bakışları değişmeye başlamıştı. Umutlanmamak için Ada'nın tavırları üzerine düşünmeyi kendisine yasaklamıştı ama şuan engelleyemiyordu. Hastaneden çıkacağı gün kendisine uzun uzun bakması, karşılıksız aşkla geçen onca zamana değmişti. İçinde eksik kalan yerleri tamamlamıştı o bakışlar. Şimdi, neredeydi o yeşil gözler?

"Yeter be oğlum! Ne çabuk dağıttın kendini. Hani pes etmeyecektin?"

Yanındaki arkadaşına hiç dönüp bakmadı. Sevmeyen insan ne anlardı aşk acısından? Yanmayan yürek, kavrulan kalpleri göremezdi. Küçük olurdu yanmayan kalpler. Toy olurlardı. Acemiliğin verdiği heyecanla bilmeden konuşurlardı.

Yanan bir yürek ise büyürdü. İçine hem aşkı doldurmak, hem de koca bir ateşi almak öyle kolay değildi. Yer açardı ateşe. Ateş, güneşin meyveyi kızartıp, olgunlaştırdığı gibi kalbi olgunlaştırırdı. Büyürdü kalp, çocukluğu geride bırakarak. Büyümek zorunda kalırdı. Büyümezse çürür, yok olurdu çünkü.

"Ben kalbimdeki ateşi söndürmezsem o beni yok edecek. O zaman kim kaldığı yerden devam edecek?"

Yanındaki arkadaşı sustu. Rüzgar'ın kalbini göremese de ses tonuna yansıyan duyguları işitmişti. Ne yapacağını bilemez bir halde öylece durdu. Rüzgar, yeni viskisini de bir dikişte içtiğinde artık arkadaşını durdurması gerektiğini farkediyordu ama şuan Rüzgar'la konuşmak zordu. Durması gerektiğini söylese, durmayıp devam edeceğini biliyordu.

Rüzgar, önündeki bardağı kenara itip, kollarını tezgaha yatırarak başını üstlerine koydu. Ada'nın söylediklerine anlam vermeye çalışıyordu. "Yanmak istemiyorum" derken neyi kastediyordu? Ya diğer cümleleri... Haram, yanmak derken Ada'nın da dediği gibi anlayamadığı şey neydi?

Açık konuşmamıştı Ada. Böyle düşünüyordu Rüzgar. Açık konuşsa anlardı ama o bir şeyleri gizleyerek anlatmaya çalışmıştı. Neden gizlediğini de anlayamıyordu. Bu yüzden bu zamansız ayrılığa da anlam veremiyordu. Hem, duyguları değişmeye başlamıştı. Acaba, hissettiklerinden korkarak mı bu ayrılığı dile getirmişti? Yanmak derken bunu mu kastediyordu?

Eğer böyleyse düşünceleri, onunla konuşmalıydı. Yanmasına izin vermezdi Rüzgar. Kendisinin daha fazla yanacağını, bu aşkın kendisini küle çevireceğini bilse, yine de izin vermezdi. Çünkü Ada'nın kendisinden uzaklaşması demek, buz gibi soğuğa düşmek demekti. Üşüyeceğini bilen insan, ateşten kaçar mıydı?

"Kızlar, gidin buradan. Bu adamın bir sevgilisi olduğunu hatırlatırım."

Rüzgar, sevgili kelimesini duyunca, yanındaki kızların da farkına varmıştı. Serkan, usulen onları kovmaya çalışırken, kızlar, Rüzgar'a yaklaşmak için can atıyordu. "Madem bir sevgilisi var, o zaman erkeğini yalnız bırakmayacak." Kızlardan kızıl saçlısı konuşurken, bir elini de Rüzgar'ın omzuna koymuştu. Bu harekete sinirlenen Rüzgar, omzunu sallayarak, eli düşürürken, kıza göz ucuyla dahi bakmamıştı. Onun dertleri farklıyken bir de iki yabancıyla uğraşamazdı.

MAVİ UMUTLAR(İslami Yaşantılar Serisi/2) *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin