"Olmaz." dedin sakince, sesinin kırılmasını engellemek için uğraşırken. "Seninle gelemem Legolas, bunları defalarca kez konuştuk. Oraya kendin dönmelisin, evine." Legolas sana hayal kırıklığı ile bakıyordu. Yüz üstü bırakılmış gibi hissetmişti. "Onca yıldan sonra beni böylece yarı yolda mı bırakıyorsun? Nasıl yaparsın..."
Gözlerini kapattın ve derin bir nefes alıp verdin. "Ormanlık Diyar'a dönemem, bunu yapmayacağım. Babanın hakkımda ne düşündüğünü ikimizde iyi biliyoruz, herkes biliyor. Benim için orada asla bir yer yok ve olmayacak."Birbirinizi uzun zamandır tanıyordunuz. İlk defa üç yüzyıl önce, Ayrıkvadi'de düzenlenen bir şenlikte karşılaşmıştınız. Sen eğlencelerin arasında fazla kalmadın, kederin buna engel olmuştu. Annenin kaybı hala yüreğinde tazeyken eğlenmek zordu, bu yüzden antrenman alanına gittin. Yayını gerdin ve okların hepsini ıskalamadan hedefin merkezine gönderdin. Legolas seni görmüştü, o da olağanüstü bir okçuydu ve kesinlikle ilgisini çekmiştin. Yanına geldi ve orada bir arkadaşlık başlamış oldu.
Hatta bir dahaki sefere yeniden antrenman alanında görüşüp görüşemeyeceğinizi ikinizde merak ettiniz ve laf arasında birbirinize söz vermiş gibi oldunuz. Ama bir sorun vardı çünkü sen devamlı olarak belirli bir yerde yaşamıyordun. Evin Ayrıkvadi değildi. Yine de bozuntuya vermedin. Kendinle ilgili fazla konuşmadın, karşında bir Prens olduğunu biliyordun ve onunla bu düzeyde bir muhabbet bile çok önemliydi. Senin gibi biri için... bir yarım elf.Annen Ormanlık Diyar'ın Silvan'larından geliyordu. Büyükbaban düşük bir elfti ve halkın alt tabakasından sayılırdı.
Baban ise bir insandı. Bir Korucu. Seyahatlerinden biri esnasında pusuya düşmüştü ve ormanın sınırlarına kadar savrulmuştu. Annen onu bulmuş ve yaralarını iyileştirmişti. Çok geçmeden birbirlerine aşık olmuşlardı ve bağları hızla kuvvetlenmişti. Ancak bu bazı sorunları da beraberinde getiriyordu. Büyükbaban ve büyükannen karşı çıkmıştı, biricik kızlarını bir insana feda edemezlerdi. Diğer elfler arasında bu hızla yayıldı ve çeşitli tavırlara yol açarak ses getirdi. Ancak annen vazgeçmedi ve evinden ayrılarak babanı takip etti. Sonra sen doğdun.
Annenin büyüleyici ve zarif güzelliğini, dirayetini ve sabrını almıştın ve tabiki elf kulaklarını. Babanın ise kuvvetini, kırılmaz adalet duygusunu ve keskin bakışlarını... Annen de baban da muhteşemlerdi. Onlardan her şeyi öğrendin. Dövüşmeyi, kılıç ustalığını ve okçuluğu. Seyahat ederken Koruculuk görevlerini birlikte üstlendiniz. Annen büyüdüğü konuma göre iyi eğitimli ve bilgiliydi, sanada bildiği her şeyi öğretti. Baban da öyle. Ama annen ve sen yerinizde sayarken baban yaşlanmaya devam etti, en sonunda ise kaderine teslim oldu. Bu annen için büyük bir yıkımdı, birbirinize tutundunuz ancak annen aşkının ölümüne fazla katlanamadı ve ışığını kaybederek solup gitti. Bundan sonra tek başına kaldın. Yıllarını gezerek geçirdin ve bir gün Ayrıkvadi'ye vardın. Lord Elrond babanı tanıyordu ve seni samimiyetle karşıladı. Evini sana açtı ve çocuklarıyla arkadaşlık etmene izin verdi. İstediğin kadar kalabilirdin ve burada epey vakit geçirdin.
Ama belli bir yerde ayrılma vakti gelip çatıyordu. Dünyayı fazlasıyla görmüştün ve babanın görev bilincini sahiplendin. Dışarıda yardıma ihtiyacı olan çok fazla kişi vardı ve sen bunları bilirken olduğun yerde kalamazdın. Asla böyle biri olmadın.
Bu yüzden devam ettin ve koruculuk görevlerini benimsedin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Dünya Hayalleri • Middle Earth Imagines
FanfictionBu kitapta Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit serilerinden karakterler ile ilgili kısa hikayeler yer alacak. Genel olarak Karakter x Okuyucu şeklinde ilerleyecek. İstek alıyorum.☆