Thranduil

116 8 45
                                    

Elf Kral ile her zaman işler çokta kolay olmamıştı. O karmaşık ve zor biriydi.

Buna rağmen sana karşı uzun zamandır bir saygısı vardı. Senin hakkında herkes tarafından pek çok hikaye anlatılıyordu. Bazı yerlerde farklı isimlere sahiptin, kimliğini gizlemek için hayatın boyunca farklı isimler aldığın oldu. Ama o isimler değişse bile söz konusu kahramanın kim olduğunu iyi biliyordu.

Aileni tanıdı, soyunu. Her şeyi iyi biliyordu. Özellikle babandan ve kardeşinden iyi bahsederdi. Arador ve Arathorn. Sen Arathorn'un ikiz kardeşiydin. Dúnedain soyundan. Babanız Arador Tepe Trolleri tarafından öldürüldükten sonra sizin için her şey biraz daha zorlaşmıştı. Yinede hayatınıza devam ettiniz ve el ele verdiniz. Arathorn evlendi. Ama sen belirli bir yerde fazla kalmayı sevmiyordun bu yüzden evliliği hiç düşünmedin. Arathorn sürekli olarak senin keşfe veya ava çıkmandan huzursuzdu ama onu bir şekilde ikna ediyordun. Bazen birlikte çıkardınız ve ara sıra Lord Elrond'un oğulları Elladan ve Elrohir'de size katılırdı.

Elflerle iç içeydiniz, özellikle Ayrıkvadi halkıyla.
Bazı zamanlarda Lord Elrond'un mektuplarını sahiplerine özel olarak teslim eden kişiydin, bir nevi elçilik yapıyordun. Bu görevler sırasında elbette Ormanlık Diyar'a da sıkça gittin. Kral Thranduil ile belli bir düzeyde münasebet kurmuştunuz, kardeşin dahil. Böylece zaman akıp gidiyordu. Arathorn'un bir bebeği oldu. Aragorn. Kral Thranduil'den bile bir hediye gelmişti. Oğlanın doğumu hepinize büyük bir neşe getirmişti uzun zaman sonra. Ama bu iki yıl sonra bozulacaktı... Yine bir gün sen, Arathorn, Elladan ve Elrohir orc avına çıkmıştınız ancak bir şeyler ters gitti ve Arathorn göğsünden bir orc oku ile vurularak öldü. Her şey çok ani gelişmişti ve sen kendini suçladın. Kardeşinin ölümü seni perişan etti. 2 yaşındaki oğlu ve karısı Gilraen'i alıp Ayrıkvadi'ye, Lord Elrond'a götürdün ve o da onları kabul etti. Çok geçmeden yanlarından ayrıldın. Aragorn büyüyene kadar sen kardeşinin aldığı Dúnedain reisliği görevini üstlendin. Bir kadın olduğun için bunun kabul görmesi zor olmuştu ancak yaptın. Hatta hiç beklemediğin anda Kral Thranduil'in desteğini verdiğini görmüştün, seni gerçekten destekledi.
Görevi üstlendin, kendini her şekilde kanıtladın ve adın ünlendi. Cesaretin, savaşçı becerilerin, gücün, aklın ve liderliğinle her zaman sağlam bir imaj çizdin. Tecrüben hızla arttı ve katlandı.

Thranduil bunu yüzüne karşı açıkça söylemese bile sen hissediyordun. Asla söylemezdi. Sen yinede biliyordun. Defalarca kez ya Ayrıkvadi'de ya da Ormanlık Diyar'da bir araya gelmiştiniz, bu süreçte ikinizde birbirinizi okumak konusunda geliştiniz.
Elf Kral her zaman ciddi ve soğuk, hatta birazda ürkütücü bir imaj çiziyordu. Pek çok kişi ondan çekinirdi ama seninleyken başka bir yanı ortaya çıkmaya başlamıştı bir noktada. Bunu sadece sen görüyordun. Samimi gülümsemesini, gülüşünü veya kıkırdamasını -ilginç ama evet kıkırdama- sen bizzat deneyimlemiştin. Kesinlikle kendini beğenmişlik, bencillik ve küstahlık yapıyordu. Defalarca şahit oldun ve zaten bu kimse için bir sır değildi.

Ama yıllar boyunca üstlendiğin ağır yüklerin tesellisinde sana alttan alttan katkıda bulunmuştu. Samimi bir tebessüm, doğrudan bir bakış, elinizi nazikçe tutup parmaklarınıza kondurduğu minik öpücükler... hepsi merhem gibiydi. Önemli bazı konularda seni dinlerdi, tuhaf ama evet, dinliyordu. Bazen ilk etapta ilgilenmiyor gibi görünse bile sonradan bazı eylemlerinden senin cümlelerini dikkate aldığını anlıyordun.

Orta Dünya Hayalleri • Middle Earth Imagines Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin