~
Elimdeki kağıdı sertçe masaya bırakırken valizimi açıp içinden bilgisayarımı çıkardım. Hızlıca açarken kağıttaki isimi tekrar tekrar okuyordum.'Levanter town'
Neydi bu? Ne içindi?
Bilgisayarımın ekranının açılmasıyla bakışlarımı oraya yönlendirdim. Sekmeleri açarak araştırma yapmaya koyuldum. Arama kısımına 'Levanter town' yazarken çıkan sonuçlardan birine tıkladım. Okuduğum şeylerle gözlerim yerinden fırlayacakcasına aralanırken başka bir siteye baktım.
Hepsi aynı! Hepsinde aynı sonuçlar var! Hepsi aynı şeyi söylüyor!
Şansımı denemek için bir siteye daha girerken orada da aynı sonuç çıkmıştı.
'Levanter sindromu olarak bilinen bu şarkı çocukların ve ergenlerin intiharına sebep olmuştu. İçerisinde yüksek sesler barındırması çocukların ve ergenlerin intiharına sebep oluyordu. Bu şarkıya tahammül edenler 18 yaşını geçmiş ve ergenliğini bitirmiş yetişkinler oluyordu ki, bazen onlar bile psikolojilerinin kendilerini yönetmesinin karşısını alamıyordu. Bu şarkının yapımcıları yaptıkları, şakının insanları intihara sürüklemesi nedeniyle mahkeme kararına göre hapis cezasına çarptırılmıştı. Çoğu kişiyi ele geçiren bu 'Levanter town' sindromu bazı insanlarda ise sadece bağımlılıkla sonuçlanıyordu ki, o insanlar bile artık ölülerdi. Bazı insanlarda bu sindrom günlük olarak çok derin olmayacak şekilde insanların kendine zarar vermesine ve şarkıyı bağımlılık haline getirerek sürekli dinlemelerine sebep oluyordu.'
Okuduklarımla gözümü sakince kapatarak hırsla derin bir nefes aldım. Bilgisayarı kapattım ve çantasına geri koydum. Okuduklarım arasında düşünmeğe başladım.
Hyunjin bunu dinlemiş olabilir miydi? Ya da dinlediyse neden dinlemişti? Zorla dinletmiş olabilirler miydi? Belkide bu şarkıyı Hyunjin dinlememişti...
Düşüncelerimde sıkılmaya başlarken böyle olmayacağını anladım ve odamdan çıkarak mutfağa yöneldim. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Kapıdan içeri girdiğim gibi Yeji ile çarpışmıştım.
"Oh, özür dilerim. Bende seni çağıracaktım, yemek hazır."
Sadece kafa sallarken masaya oturdum ve sessizce beklemeye başaldım. Birkaç dakika sonra önüme bir tabak konuldu. "En iyi bunu yapa bildim." Gülümsedim, kafamı tabağıma çevirirken çatalı alıp yemeğin tadına baktım. Fena değil aslında
İkimizde sessizce tabaklarımızla uğraşırken aklıma gelen soruyla çatalı elimden bırakarak Yeji'ye döndüm. "Sana bir soru soracağım." Bakışlarını yemeğinden gözlerime çıkartırken 'hm hm' diye mırıldandı. "Hyunjin ölmeden önce çok şarkı dinliyormuydu?" Biraz düşündü. Sessizce onu beklerken cevabı bulmuş olacak ki, kafasını hızla bana çevirdi.
"Evet, evet. Sürekli olarak kulaklıkla dolaşıyordu etrafta. Hatta bur keresinde bana da dinletmek istemişti ama benim işim olduğu için dinleyememiştim.." Masaya bakarak derin bir iç çekti. "Nereden bilebilirdim ki bunun sonuncu isteği olduğunu..."
Bir dakika, ne?
Üzgün bakışlarını gördüğümde onu teselli etmek istedim. Ama ben teselli verme işinde berbattım. Hyunjin'in annesine teselli vermiştim, ama bu benim için teselli vermek değil, acımı onunla paylaşmaktı. Acılarımız neredeyse ortaktı.
"Tamam üzülme, hem o seni çok seviyordur eminim." Gülümseyerek yüzüme baktı. Kafasını ağır ağır salladı. "Seviyordur..."
***
"Ben yatmaya gidiyorum, herhangi bir isteğin var mı?"
Koridorun başından Yeji mavi yıldız desenli pijamalarıyla görünürken ben kafamı 'hayır' anlamında salladım. "Zaten bende uyuyacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ghost in the body- °Hyunlix°
Fanfiction-Tamamlandı Hwang Hyunjin Lee Felix'in ölen sevgilisiydi.. Peki ya tüm bildikleri yalansa?