19

219 31 23
                                    

~

"Seungmin.."

Felix kapıyı çalmadan içeri girdiğinde anlık olarak Seungmin'in gözleri onu buldu. Kısa bir bakış atıp gözlerini yeniden elindeki telefona çevirdi.

Felix arkadaşının bu hareketine üzülerek dudaklarını büzerken, yavaş adımlarla yanına gelip yatağın bir ucuna oturdu. Elini kaldırdı, önce tereddüd etti. Ardından elini Seungmin'in saçlarına koyarak okşamaya başladı. "Özür dilerim..." Sesi kısık çıkıyordu. Sanki şimdi oturup ağlayacak gibiydi. Gözleri şimdiden dolmuştu bile. "Seni bu işe karıştırmamalıydım..."

Kafasını yanındaki sarışın çocuğa çevirdi Seungmin. Bir şey söylemedi. Sadece bir birlerine baktılar. Onun saçlarını okşamayı bıraktı Felix. İkiside ne istediklerini biliyorlarmış gibi kollarını bir birlerine sardılar. İşte tam o zaman, Felix'in göz yaşlarını serbest bıraktığı an'dı. Seungmin'de dayanamıyordu. Her ne kadar nadir zamanlarda ağlasa bile, o da bir insandı. Ağlayabilirdi.

Kısa bir sarılmanın ardından kollarını geri çekmişti Seungmin. Ellerini yumruk yapıp gözlerindeki yaşları silmişti. "Tamirciye bilgisayarı vermiştim düzeltmesi için. Zor olduğunu söyledi ama hafızasını bir şekilde yerine getirmiş. Gidip götüre bilir misin?"

Gülümsedi Felix. "Tabiki!" Birkaç kere gözlerini kırpıştırıp atkadaşına baktı yeniden.

"Birlikte inceleri-"

"Hayır." Seungmin'in sözünü kesmesiyle arkadaşı ona kaşlarını çatarak anlamaz bakışlar yollarken, sert yüz ifadesini koruyarak yatağın üzerindeki elini tuttu arkadaşının. "Seni eve gönderiyorum..." Dedi baş parmağıyla Seungmin'in elini okşarken. Gözlerini onun elinden çekmiyor; kafasını kaldırmaya cesaret edemiyordu nedenini bilmediği bir şekilde. "Benim yüzümden çok yıprandın, yaralandın. Sana zarar veriyorum Seungmin.." Nihayet kafasını kaldırmıştı Felix. Bir cevap, bir tepki beklercesine yüzüne baktı arkadaşının. Kaşlarını çatarak alay edercesine güldü Seungmin. "Sen mal mısın amına koyayım? Seni o kadınla yanlız bırakır mıyım ben?"

"Jisoo anneye her şeyi anlatıp buraya çağıracağım." Kararı belli gibiydi. Ve uzun zamandır düşünmüşe benziyordu.

Derin bir iç çekerek gözlerini kapattı Seungmin. Ardından kafasını yeniden Felix'e çevirdi. "Oğlum sen mal mısın? Daha Hyunjin'in yaşayıp yaşamadığı bile belli değil amına koyayım! Ne diyeceksin? 'Aa Jisoo annecim, oğlun yaşıyor ola bilir ama ölmüş te ola bilir, oğlunuz bir cinayete kurban gitmiş ola bilir' mi diyeceksin? Kadın ikinci çöküşü yaşar amına koyayım! Daha kanıt bulamadık biz, ne göndermesi?"

Haklı olduğunu biliyordu Seungmin'in. Sinirle oflayarak gözlerini kapattı ve iç çekti. Düşündü bir süre. Seungmin'in burada kalması tehlikeliydi. Ama onun yanlız kalması daha tehlikeliydi. Ayrıca daha Minho ve Jisung'un ne işler çevirdiğini bile bilmiyorlardı. Seungmin'se bu günden itibaren savunmasızdı. Onu yanlız göndermek bile tehlikeliydi.

"Çok karışık amına koyayım! Her şey çok karışık!" Ellerini saçlarından geçirerek Seungmin'in yanına uzandı. Kafasını ona çevirdi. "Tamam o zaman. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.." Elini uzatarak Ryujin'in kitabını aldı eline. "Sen uyurken gidip aldım..." Eliyle kitabın sayfalarını çevirirken ekledi. "Ama buranın insanları çok garip cidden." Dedi yüzünü arkadaşıan çevirirken. "Biliyorum, zaten o yüzden Shin Ryujin'in kitabı burada satılıyor." Geçiştirerek kafa salladı Felix. Ama aklına gelen fikirle yüzüne bir gülümseme yayıldı. Seungmin'e baktı. "Shit Ryujin." Kıkırdadı kendi söylediğine.

"Senin aklın anca böyle şeylere çalışıyor zaten. Sen gül eğlen, ben burda gizem çözeyim. Oh, ne âlâ!"

"Tamam, tamam." Dedi gülerek. "Okuyalım kitabı."

Ghost in the body- °Hyunlix°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin