BÖLÜM 5

182 143 3
                                    


   Hayatınıza aniden, beklenmedik bir şekilde, istemediğiniz türde insanlar girse ne yaparsınız. Hemen kovamayacağınız, kovsanız da gitmeyecek insanlar. Bu insanları gönderemiyorsanız ne yapabilirsiniz ki. Hayatınızın ortasına gelip oturmuş üstelik. İşte bu çıkmazın içinden kendime bir yol çizeceğim.  Gerekirse hayatımın ortasına oturan bu insanların altlarından tünel kazarak, arkalarında dolaşarak yapacağım. Böyle dediğime bakmayın, bunları gözlerinin içine bakarak yapacağım. Hayatımı tekrar düzene koyma zamanı, tabi kendi usulümde.

   Meşhur 'aile kahvaltımızı' yaptıktan sonra Ada ile birazcık ilgilenmem gerekiyordu. Daha sonra ne zamandır ötelediğim okuluma gitmem gerekiyordu.

   Ada ile beraber onun odasına ilerledik. İçeri girdiğimizde yatağın kenarına oturdum ve karşıma oturttum Ada'yı da.
"Dün gece olanları duydum. Beren ablanlardaydım, neden huzursuz olduğunu söyler misin bana? Çünkü ilk defa Beren'in evinde kalmıyorum. Sen hiç huysuzlanmazdın" dedim. Bir elim yanağındaydı.
"O kadın kim abla, aşağıdaki" dedi. Neden sordu acaba Ezgi'yi.
"Babamızın iş yerinden bir arkadaşıymış. Neden sordun, sana kötü birşey mi dedi?" diye sordum.
"Dün o kadın geldikten sonra babam çok bağırdı. Sesi yukarıya geliyordu. Sonra beni Gamze ablanın yanına bıraktın. Sonra da Kerem Abi beni aldı ve telefonda konuşurken senin hasta olduğunu söyledi"

   Kemik yaşı sekiz olup kendisi çoktan yetişkin bir akla ve kalbe sahip olan canım Ada'cığım. Bazen öyle cümleler kuruyor ki karşımda yaşıtım varmış gibi hissediyorum.

   "Güzelim benim dün birazcık başım döndü ve Kerem abin beni hastaneye götürdü. Benim için üzüldüğünden dolayı birazcık abartmış maalesef. Ben çok iyiyim ve dün hastaneye gitmemin babamla bir ilgisi yok. Babam hep kızıyor işte biliyorsun"

   Çocuğu teselli etme şeklime bakar mısınız. "Babam hep kızar". Başka çok şey derim de en hafifi bu oldu.
"Kendine dikkat et abla, olur mu? Annem gibi sende bırakma beni" dedi ve boynuma sarıldı.

   "Tamam civcivim, daha dikkatli olacağım. Özür dilerim seni üzdüğüm için. Ben birazdan okula gideceğim. Biliyorsun bir süredir ihmal ediyorum. Döndüğümde konuşuruz tamam mı" dedim. Tamam dercesine kafasını salladı.
Evden çıktığımda taksi bakmak için sağa doğru döndüğümde siyah Opel marka araba biraz ilerideydi. Kerem miydi o? Arabaya doğru hareketlenince araba çalıştırılıp bana doğru geldi. Arabanın camı açıldı, tabiki gelen Kerem'di.

   "Malum günümün ayması için Güneşi görmem gerekiyor. Günaydın güzel Güneş'im" dedi o güzel gülümsemesiyle. Kerem böyle güzel gülerken zaman durabilir mesela. Gülümseyip günaydın diyerek arabaya bindim ve okula doğru hareket ettik. Kerem sağ eliyle sol elimi tutup küçücük bir öpücük kondurdu. "Neler oldu sabah evde kötü bir durum yoktur umarım" dedi.
"Birşey olduğu yok, aynı şeyler babam tarafından. Ama Ezgi'ye şaşırdım doğrusu. Eve yerleşeceğini tahmin ediyordum ama daha ilk günden bizim evde kalmasını beklemiyordum. Bu ne hız ya anlamadım ki. İki yıldır yeterince gizlenmişsin işte, şimdi ne oluyor yani diye söyleniyordum.

   "Dediklerimi düşündün mü peki" diye sordu Kerem. "Evet düşündüm ve sana hak verdim galiba. Madem bu iş gizli saklı bir sekilde yıllardır var. Ben ne dersem diyeyim olmayacak biliyorum. Bu durumu kabullenmek gibi anlama, ama Ezgi'yi kafaya alma fikri aklıma yattı" dedim. Yüzünde yine o güzel gülümseme belirdi.

   "Güneş'im doğru karar verdin. Bu şekilde bence sende daha iyi hissedeceksin, görürsün bak. Baban Ezgi'yle ilgilenirse gözünü senin üzerinden çeker. Hep istediğin gibi" dedi. Evet diyerek kocaman bir iç çektim.
" Sanki anneme ihanet ediyormuşum gibi hissediyorum" dedim.

   "Böyle birşey yok gaza getirme kendini. Sana arkadaş ol demedim ki. Sadece daha rahat edebilmen için onunla iyi geçin bu kadar" dedi. Beni rahatlatmak için hafifçe elimi sıktı.

DÖNME DOLAP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin