Çok sevdiğiniz birisinin, bir arkadaşınızın, eşinizin ya da sevgilinizin, kim olursa olsun, yalan söylediğini anladığınızda ne yapardınız? Direkt olarak yüzüne karşı söyler miydiniz? Yoksa yalanı ortaya çıkarmak adına iyice gözetler miydiniz? Peki içinizdeki o hissiyatın adı ne olurdu tam olarak? Ben söyleyeyim, benimkisi hayal kırıklığı.
Mert benim için bir arkadaştan öte, hiç sahip olamadığım erkek kardeşimdi. Ben öyle görüyordum en azından. Ama onun bana verdiği değerle, benim ona verdiğim değere bakıyorum da uçurum varmış resmen. Beni aptal yerine koyarak ne yapıyordu kim bilir?
Yola dalgın dalgın bakarken Beren ve Müge yanıma gelmişlerdi. "Ne oluyor Güneş, kötü birşey oldu sandım. Bir anda hiç birşey demeden koşa koşa kapıya geldin, şimdi burada ne yapıyorsun böyle? İyi misin canım" diye sordu Beren.
"İyiyim, Kerem geldi sandım, benzettim herhalde" diye uydurdum resmen.
"Hah kızımızın aşkının depreşme saatiymiş meğer" dedi Müge imalı imalı gülümseyerek.
Müge'ye gözlerimi devirdim ve görüşürüz diyerek Müge ve Beren'den ayrıldım. Ama galiba Müge haklıydı. Kaldırımda yürürken bir yandan telefonumu çıkarıp Kerem'e mesaj attım. "Sevgilim nerdesin?" Bir süre bekledim ama cevap gelmedi. "İşi bitmedi demek ki" diye düşünüp telefonu tekrar çantama koydum.
"Madem Kerem'i göremiyorum şu an, Mert'i bir yoklayalım bakalım. Ne işler çeviriyormuş" diye söylenerek Mert'in evine doğru gitmeye başladım. Evi okula yirmi dakika yürüme mesafesindeydi. Evinin sokağının başına geldiğimde ise Mert'i evden çıkarken gördüm. Sokağın diğer tarafına doğru telefonda konuşarak gidiyordu. TELEFONDA KONUŞARAK...
"Sen nasıl bu kadar kolay yalan söyledin ki?" diye söylenip hayal kırıklığı içinde onu takip ettim. Taksi durağına doğru gitti ve bir taksiye binip gitti. Hızlıca bende taksi durağına gittim. "Çok acil biraz önce giden taksinizin gittiği yere gitmemiz lazım. Önemli bir konu" diyerek bir başka bekleyen taksiye bindim.
Arabaya bindiğimde torpidonun hemen üzerinde gördüğüm post cihazıyla derin bir nefes aldım. Çünkü hiç düşünmeden taksiye binmiştim ama yanımdaki bütün nakit parayı Mert'e vermiştim malum.
Önde Mert'in olduğu taksi, arkada benim olduğum taksi, belli bir mesafeyi koruyarak ilerliyorduk. Bir yandan kötü şeylerle karşılaşacak olmanın korkusu vardı. Ama bir yandan da deli gibi merak ediyordum. Bir saate yakın süren yolun ardından Mert'in olduğu taksi uzunca bir yolun başında durdu. Bizde mesafeyi bozmadan biraz geride durduk. Taksiciye ödemeyi kredi kartıyla ödeyerek taksiden indim. Ama biraz gecikmiştim. Çünkü Mert ile mesafemiz artmış, neredeyse gözden kaybolacaktı. Tabana kuvvet Güneş..
Deli gibi koşmaya başladım. Sırtımdaki çantadan şu anda nefret etmiştim. Çünkü hızımı kesiyordu. Ama Mert ile aramızdaki mesafe oldukça azalmıştı. Fakat onun duraksadığını fark edince hemen köşedeki duvar dibine saklandım. Arkasından birinin koştuğunu anlamış olmalıydı. Durdu ve birkaç saniye boyunca arkasına baktı. Sonra dönüp tekrar yürümeye devam etti. Birkaç adım atmasını bekledim ve bende daha sakin adımlarla takibe devam ettim.
Nasıl bir yerdi burası böyle. Yıkık dökük inşaatlar, harabeye dönmüş evler. Mert'in böyle bir yerde ne işi vardı ki. En sonunda Mert, üst katları inşaat durumunda olan bir binaya girdi. Giriş katı kullanılıyor durumdaydı. Mert içeri girdiğinde bende usulca kapıya yanaştım. Belki bir şeyler duyarım umuduyla kapıyı dinlemeye çalışıyordum. Bazı sesler duyuyordum ama tam net değildi. Kapıyı kontrol etmiştim ama tabiki de kapalıydı. Tam arkamdan gelen sesle ödüm koptu diyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNME DOLAP
Teen FictionHepimizin hayatında zor dönemleri olmuştur muhakkak. "Artık bitti buradan dönmez" dediğimiz türden. Ne yapacağımızı şaşırdığımız, yolun sonu diye düşündüğümüz... Peki bu zor dönemi en az hasarla atlatmak adına ne yaptık? "Acaba paçayı kurtarır mı...