BÖLÜM 42

17 8 1
                                    

   "Efendim"

   Bir parça açılan ağzımı kapatmakta zorlanmıştım. Sinan'ın bunu neden yaptığını, Beren'in bu duruma nasıl alet olduğunu anlayamamıştım. Sinan beni zerre ilgilendirmiyordu, ama Beren benim dostumdu, kardeşimdi. Onun zarar görmesi, benim zarar görmüş olmamdan farksızdı.

   "Otur ve beni dinle sadece lütfen." Gözlerime yalvarırcasına bakmış olmasına dayanamayıp oturdum.

   "Ben Sinan'ı yıllardır seviyordum Güneş. Bunu size anlatamadım. Sadece kendi içimde yaşadım. Şimdi ise onun beni sevebilme ihtimali var ve ben bu ihtimali denemek istiyorum. Lütfen beni anla Güneş."

   "Sinan yıllarca beni sevdiğini söylüyordu. Şimdi ise seni mi seviyormuş. Sen buna inandın mı yani? Seni kandırıyor olamaz mı?"

   "Lütfen Güneş benimle ilgilenmeye başlamış olamaz mı? Yıllardır umutsuzca bekledim ben bu anı. O da beni sever mi diye bekledim."

   "Neden bunu anlatmadın peki?" diye araya girdi Müge. "Neden Sinan'ı sevdiğini anlatmadın?"

   "Ne diyorsun Allah aşkına. Sinan Güneş'i seviyorken, bende Sinan'ı seviyorum mu deseydim" Beren Müge'ye ateş püskürüyordu.

   "En azından bana anlatabilirdin"

   "Tamam, daha fazla dinlemek istemiyorum. Kandırılmak istiyorsan sen bilirsin Beren." diyerek masadan kalktım. Bunca şeyin üzerine bu yaşadığım hiçbir şeydi.

   Beren'e bu söyledikleri için kızamazdım. En nihayetinde kendi hayatıydı, fakat kandırılıyor olmasına üzülmüştüm. Sinan'ın ise okuldayken önce itirafı, daha sonra ise reddedilmesinin üzerine hep uzaktan izlemelerine şahit olmuştuk. Beren de bu zamanın her anına şahit. Olaylar yaşanırken sessiz kalmasını, hatta Sinan'ın masasına doğru dalgın dalgın bakmasını şimdi daha iyi anlıyorum. Beren aşık, ama Sinan Beren'in aşkından faydalanan birisi. O yüzden Beren'in böyle tepkiler vermesini çok normal buluyordum. Beren'e laf anlatamayacağıma göre Sinan'a neden bu yola başvurduğunu sormalıydım. Sinan'ın sosyal medya hesabından ona direkt mesaj attım.

   "Bugün Beren'le konuştuk, seninle flört aşamasında olduğunu anlattı. Onunla oyun oynamana izin vermem. Sinan ayağını denk al."

   Bazı şeyleri uzatmadan, direkt olarak anlatmak daha iyiydi. Lafların başka yere gitmesi konuyu dallandırmaktan başka birşey değildi. İki dakika sonra telefona gelen bildirim sesiyle birlikte hemen mesajı okudum.

   "Ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Yıllarca sadece seni sevmiş bir adam olarak şu anda en yakın arkadaşınla flört etmeye başlamanın kulağa çok kötü geldiğinin farkındayım. Ama Güneş şuna emin olabilirsin, Beren çok değerli benim için. Ben onu tanımak istiyorum. Sonrasında ne olur bilmiyorum, ama şu an bu durumdan mutluyum. Anlayış göstermeni rica ediyorum."

   Sinan hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Evet dört sene boyunca aynı sınıftaydık. Ama onu çok iyi tanıdığım söylenemezdi. Beren ile ilgili İnşallah söyledikleri doğrudur. Benim bu işin içine çok fazla dahil olmam doğru olmazdı.

   "Gözüm üzerinizde olacak Sinan. Beren benim kardeşim. Eğer onunla alay ettiğini düşünürsem senin için hiç iyi olmaz. Onun sana olan zaafını sakın kötüye kullanma."

   Beren'in Sinan'a karşı hissettiğinin bir hoşlanma olduğunu dahi düşünmüştüm. Bu söyleyeceğim belki bir çok insana saçma gelebilir, ama tek taraflı olan bir aşk olmaz. Aşk iki kişinin bir olabilmesiyse eğer tek kişinin hissettiği sadece bir boşluktan ibarettir. Umuyorum ki bu hikayenin sonunda Beren üzülen taraf olmazdı.

   Aşk demişken Kerem'i arama ihtiyacı hissetmiştim. Onunla konuşmak, vakit geçirmek, birseyler yapmak bana hep iyi gelirdi.

   "Efendim Güneş'im." diyerek telefonu açtı. Sırf bu telefonu açma şekli için içimden günde elli kere aramak geliyordu.

   "Nasılsın sevgilim." dedim sesimdeki gerginliği saklayamadan.

   "İyiyim, ama sana birşey mi oldu."

   "Müsait misin, buluşalım mı?"

   "Tamam, sahilde buluşalım."

   "Yakınım ben sahile, seni bekleyeceğim."

   Düşünceli bir şekilde ellerimi göğsümde bağlayıp yürümeye başlamıştım. Beren'le Sinan'ın kararı beni ilgilendirmezdi, ama içimi kaplayan huzursuzluğun sebebini anlayamamıştım. Duyduklarımdan sonra yaşadığım şey sadece huzursuzluktu.
Sahilde boş bankalardan birine of çekerek oturdum ve denizi izlemeye başladım. Sonbahar havasının vermiş olduğu esintiyle birlikte denizde biraz dalgalıydı. Sanki beni anlıyormuş gibiydi. Denizi izlemek yaşadıklarımı da gözden geçirmemi sağlıyordu bir yandan. Yeni okula başlamak, yeni bir hayata başlamak gibiydi zaten. Ve o gıcık çocuk, inşallah çok fazla karşıma çıkmazdı. Tabi bir de Kerem'i dinlemeye gittiğimde başıma gelenler de cabasıydı. İlk defa pis zihniyetli birisiyle karşılaşmış ve çok korkmuştum. Eve polislerle gitmem ise tam bir bomba etkisi yaratmıştı.

   "Ne düşünüyorsun kara kara" diye gülümseyerek gelen Kerem beni bulmuştu bile. O kadar düşüncelere dalmışım ki geldiğini fark etmemiştim.

   "Herşeyi" dedim sadece ve boynuna sımsıkı sarıldım. İnsan sadece sevdiğinin yanında aldığı nefesi hissediyordu. Banka karşılıklı şekilde oturduk.

   "Birşey mi oldu?" diye meraklı gözlerle sordu Kerem. Ben kafamı yere indirince, eliyle çenemden tutup kaldırarak yine göz göze gelmemizi sağladı.

   "Evdeki herkes kafayı yemiş olabilir. Olaylı bir gecenin sabahında hiç birşey yokmuş gibi davranan bir babam vardı. Ehliyeti almamı istiyor hala, arabam hazırmış."

   "Ne güzel işte, buna mı üzüldün yani?" Kerem merakla bana bakıyordu.

   "Bilmiyorum Kerem, babamın normalde bana kök söktürmesi lazımdı. Israrla arabamın olmasını neden istiyor anlamadım gitti."

   "Bir anlık sinirle yükselmiştir, sonra da sakinleşmiştir. Belki de Ezgi konuşmuştur, olamaz mı?" dedi Kerem. Elleri saçlarımla oynayıp, benim gevşememi sağlıyordu.

   "Olabilir, hatta kesin öyledir" dedim yine ellerimi göğsümde bağlayarak.

   "Sevemedin bir türlü şu Ezgi'yi." dedi Kerem dalga geçer gibi. Ters ters bakmaya başlayınca gülümseyerek teslim oluyorum dercesine ellerini kaldırdı. O kadar güzel gülümsüyordu ki gülüşünden öpüp, başımı göğsüne yasladım.

   Huzur... İçinizdeki kıpırtının sesi mi, yoksa birlikte dinlediğiniz sessizlik mi? Kerem'in göğsüne sarıldığım zaman olmam gereken tek yer sadece burası diye düşünüyordum. Başımı oradan kaldırdığım anda ise gerçek dünyaya geri dönüyordum. Stresli, gerilim dolu, korku filmlerini aratmayan türden...

   "Bu arada" dedi Kerem iki dakikalık huzuru bana çok görürcesine. Ses tonundaki değişiklik fark edilmeyecek gibi değildi.

   "Kafasını kırdığım eleman, uyanmış." dedi Kerem ifadesiz bir tonda. Ben ise derin bir nefes vermekle meşguldüm.

   "Çok şükür" dedim gülümseyerek.

   "Yalnız" dedi Kerem bir es vererek. Kaşları çatılmış bir şekilde denize bakıyordu.

   "Yaptığı pisliği kabul etmiyormuş, şikayetçi olmuş bizden."








Beğenip oy verirseniz sevinirim...

DÖNME DOLAP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin