"Doğru insan, yanlış zaman. Doğru zaman, yanlış insan. İşte hayat oyunlar oynar her zaman." Şu an tam olarak bu durum başıma gelmişti."Bugün daha neye şahit olacağım acaba? Neler oluyor burada kim anlatmak ister?" diyerek salona girdi Kerem. Birkaç saat önceki gidişine göre oldukça sakin görünüyordu. Ya da fırtına öncesi bir sessizlikti bilemiyordum. Fakat geri dönmesine çok şaşırmıştım. Mert ile birbirimize sarılmayı bırakmış kapıda duran Kerem'e bakıyorduk.
"Mert beni merak ettiği için gelmiş" diyebildim sadece.
"Mert sensin demek" dedi Kerem ifadesiz bir şekilde. Ne düşündüğünü anlayamamak sinirimi bozuyordu.
"Evet benim, bu şekilde tanışmasaydık keşke. Memnun oldum" diyerek Kerem'e elini uzattı. Kerem bir süre Mert'in gözünün içine baktıktan sonra uzattığı eli sıktı.
"Bana artık anlatın. Ne oluyorsa bilmek istiyorum." dedi Kerem.
"Kötü göründüğünün farkındayım. Ama tek hatalı benim. Güneş'in hiçbir suçu yok gerçekten" diye dil döküyordu Mert Kerem'e. Ben ise şu an tek kelime etmeye korkuyordum. Çünkü ne kadar sakin konuşuyor olsa da bana hala sinirli olabilirdi.
"Çok kötü bir şekilde tanıştım ben Güneş ve Dicle teyzeyle. Her yanım paramparça olmuştu. Bunu sana detaylıca anlatamam ne yazık ki." dedi Mert. Sesindeki titremeden üzüldüğünü anlamıştım.
"Güneş bu kısmı anlattı biraz." dedi Kerem. O da Mert'e bu konuda saygı duymuş ve devam etmesini istememişti sanırım.
"Ben son zamanlarda pek bilmeden yanlış işlere bulaşmışım. Derdim sadece kendi paramı kazanıp Güneş ve Dicle teyzeye daha fazla yük olmamaktı. Yıllardır her derdimde hep yanımda oldular. Çok şey borçluyum onlara, en başta canımı. Ama sanırım insan kendi parasını kazanabilecek yaşa geldiğinde başkasından para istemek zoruna gidiyor. En azından benim için öyle. Ben bir şekilde bu beladan nasıl kurtulurum diye düşünürken Güneş'te bu işe dahil olmuş oldu. Ama bir daha asla bulaşmayacak. Bana güvenebilirsin."
"Deneyecem" dedi Kerem. Mert'in bunca sözüne karşılık söylediği sadece buydu.
"Peki o zaman ben gideyim artık. Görüşürüz Güneş" diyerek kapıya doğru gitti Mert.
"Bekle geleyim seninle" diyerek bende Mert'in peşinden gittim. Sanırım zaman kazanmaya çalışıyordum. Çünkü buna ihtiyacım vardı. Beraberce dış kapıya doğru ilerledik.
Kapının yanına geldiğimizde Mert karşıma geçti ve iki omzuma ellerini koyarak "Bak demiştim sana gelir diye. Merak etme anlamıştır olanı biteni. Korkma tamam mı" diyerek bana teselli veriyordu.
"Yoruldum be Mert. İnşallah dediğin gibi olur"
"Bekletme daha fazla. Hadi git yanına sen, konuşuruz sonra"
"Tamam sende dikkat et kendine. Görüşürüz"
"Görüşürüz Güneş"
Ne yapacağımı bilmeden eve doğru yürüdüm. Kerem fazla sakindi ve ben bu sakinlikten korkuyordum. Ne diyecekti, nasıl bir tepki verecekti bilmiyordum. Bir ton kafa karışıklığıyla salona Kerem'in yanına geldim. Kaçamak bakışlarla ona baktım. O ise camdan dışarı bakıyordu.
"Anlatsan anlardım." dedi Kerem kısa süreli sessizliği bozarak. Camdan dışarı bakmayı bırakıp doğrudan yüzüme bakıyordu artık.
"Senden sadece ne olursa olsun bana anlatmani bekledim hep. Çareyi başka yerde arama, ben buradayım dedim sana kaç kere. Elimden ne gelirse yaparım ben, sadece senin için. Şu durumda bile yapabilirdim. Ama sen kendi başına işler yapmaya kalktın canını riske atarak. Ya sana daha kötü birşey yapsalardı. Ölmemene dua mı edeyim". Kerem Sakin bir tonda adeta isyan ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNME DOLAP
Teen FictionHepimizin hayatında zor dönemleri olmuştur muhakkak. "Artık bitti buradan dönmez" dediğimiz türden. Ne yapacağımızı şaşırdığımız, yolun sonu diye düşündüğümüz... Peki bu zor dönemi en az hasarla atlatmak adına ne yaptık? "Acaba paçayı kurtarır mı...