Nasıl olur da Esra doğum sırasında çocukla birlikte ölürdü? Neden şu an Niyazi Bey bana yalan söylemişti ki? Peki şu an ne yapmalıydım?
"Üzüldüm sizin adınıza. Sanırım bu da sizin sabrınızın son noktası olmuştur."
"Babana onun yüzünden yaşadıklarımızın bir bedeli olacağını söyledim. Görüyorum ki benim birşey yapmama gerek kalmadan başınızı belaya sokmuş. Böyle bir baban olduğu için üzgünüm Güneş."
"Bende" dedim sessizce. Maalesef insan annesini ve babasını seçemiyordu. Daha doğrusu insan içine doğacağı hayatı seçemiyordu.
"Teşekkür ederim, rahatsızlık verdim size, kusura bakmayın tekrar. Ben gideyim şimdi." diyerek ayaklandım. Kapıyı açıp çıkmak üzereyken Necati Bey'in sesiyle duraksadım.
"Güneş, babana rağmen seni takdir ediyorum. Belli ki kafan çok karışık. Konu ne bilmiyorum ama konuşman gereken kişi babanın ta kendisidir. Sorunu yaratan bazen çözümü de sunabiliyor." Tamam anlamında kafamı salladım ve odadan çıktım.
Kafamın iyice karıştığı doğruydu, ama sorularımın cevabını babamda bulamazdım. İlk defa bir şeyden haberi yoktu. Bu olayı bilen sayılı kişi vardı. Annem ölmüştü, Esra hayatta mı yoksa gerçekten ölmüş müydü bilmiyordum. Sorabileceğim tek kişi vardı: teyzem.
Kendimi mümkün olduğunca sakinleştirerek teyzeme gitmek için taksiye bindim. O anların şahidi bir tek o vardı hayatta. Umarım yalansız bir şekilde olanı biteni anlatırdı. O kadar tuhaf ki birlikte yıllarca Mert'i tanımıyor gibi yaptığımız teyzem, benden de kim olduğumu saklamıştı bu zamana kadar.Teyzemin oturduğu apartmanın önüne geldiğimde biraz daha sakinleşmiş, salim bir kafayla konuşmaya kendimi hazırlamıştım. Ters birşey söylersem, belki de hiç birşey anlatmazdı.
Kapının ziline basıp üzerime çeki düzen verdim. Teyzemin beni görüp kapıyı açması birkaç dakikayı aldı."Güneş'ciğim, geleceğini haber verseydin keşke. Solgun görünüyorsun, nasılsın." dedi teyzem merakla.
"İyiyim teyze, ben seninle konuşmaya geldim."
"Tamam, gel içeride konuşalım."
Salona geçtiğimizde direkt olarak teyzemin eline mektubu tutuşturdum. Şaşkınlıkla yüzüme bakıp daha sonra mektubu okumaya başladı. Okudukça yüzüne yerleşen donuk ifadeden, şaşkınlığını ve çaresizliğini görebiliyordum. Ama bu konuşma bugün yapılacaktı. Teyzemin mektuptan başını kaldırmaması vakit kazandığını düşünmemi sağlamıştı."Artık birşey söylemen gerekiyor bana teyze." dedim dayanamayarak.
"Öğrenmeyecektin.. Öğrenmemeliydin.." dedi teyzem. Onu duyan kişi bendim fakat sanki elindeki mektupta anneme kızıyordu.
"Ama artık biliyorum. Bunu bana senden başka kimse anlatamaz." Gözlerine yalvarırcasına bakıyordum.
"Annenle sana bunu anlatmayacağımız konusunda zamanında birbirimize söz vermiş olsakta, içten içe biliyordum bugünün geleceğini. Neyi, nasıl anlatayım bilemedim." diyerek tereddütle bir of çekti.
"Başta seni kendi ölen çocuğunun yerine koymasını istemedim ben. Babasına götürmesini ve ondan ayrılmasını istedim. Doğacak çocuğa bizim zaten bakabileceğimizi anlatmaya çalıştım ona. Ama o bunu istemedi, ne yapacağımıza karar veririz diye düşündü. Israr ettim, kabul etmemekte direndim. O zamanda çocuğunu alıp gideceğini ve bir daha görüşemeyeceğimizi söyledi. Biz ne yapacağımızı düşünürken birkaç gün içinde doğuma girdi ve ölü bir doğum yaptı. Dilşah'ın senin gelmenle dağılan psikolojisi bebeğin ölümüyle iyice bitti. O sırada karar vermek zorundaydık ve seni ölen bebeğin yerine koymaya karar verdik. Bu düşünce Dilşah'ı da moral olarak yükseltti, seni ölen bebeğinin yerine koydu. Daha sonra hastaneye gidip yalvararak bir şekilde Dilşah'ın ölü doğum değil de, seni doğurmuş gibi kayıtlara geçmesini sağladık. Birkaç gün daha orada seninle vakit geçirmek istedi. Daha sonra evinize gidip bu hayata başlamış oldun. O adamın yıllar öncesinde yüzüne tükürmem gerekirdi, ama Dilşah elimi kolumu bağlamıştı işte. Bende sadece kardeşim, senin ve Ada için o adamı arada sırada görmeye katlandım işte. Bu hikayenin en masumu sendin, ama bazı şeyler sen istemesen de senin varlığınla başlamış oldu." Teyzem koltuğa oturup geriye yaslanmış, boş boş tavana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNME DOLAP
Teen FictionHepimizin hayatında zor dönemleri olmuştur muhakkak. "Artık bitti buradan dönmez" dediğimiz türden. Ne yapacağımızı şaşırdığımız, yolun sonu diye düşündüğümüz... Peki bu zor dönemi en az hasarla atlatmak adına ne yaptık? "Acaba paçayı kurtarır mı...