Selaaamm, n'abersiniz?
Satır aralarını boş bırakmıyoruz tabii ki diiimii??
Hadi öptüm sizi, bölüm sonunda görüşürüz 💅
Bölüm Şarkıları;
Sezen Aksu-Yetinmeyi Bilir Misin
Sezen Aksu-Masum Değiliz
Harun Kolçak-Yanımda Kal
Nazan Öncel-Gidelim BuralardanŞiddetli üzüntülerin yine şiddetli üzüntülerle üstesinden gelinir.
Namık Kemal, İntibah
⚖️
"Öldü," dedim. "Ölmüş! Bana çektirdiğinin cezasını almadan ölmüş!"
"Hazinciğim," dedi Esin. "Güzel arkadaşım, bak-"
"Neye bakayım Esin?" Dedim ayağa kalkarken. Aldığım derin nefes göğsünü acıttı. Yavaşça yerime oturdum. "Bende gideceğim adliyeye," dedim az önce ağladığımdan daha çok ağlayarak. "Hiçbiri yapamıyor bu işi, ben bulurum kendi katilimi!"
Gözyaşlarımı sildim elimin tersiyle. "Hadi sen biraz uyu," dedi Esin. Başımı iki yana salladım. "Kerem gelmeden uyumam. Bende gideceğim."
"Hazin," dedi Esin yalvarırcasına. "Bak ne olur böyle yapma. Biliyorum, zor. Ama bu halde gidemezsin oraya. Dün ölümden döndün sen, lütfen Hazin."
"Öldüm dün," dedim acıyla. "Ölen o adam değildi Esin, Efil'di ölen. O adam içimdeki küçük kızı öldürdü Esin."
Esin kolumdan tutup beni kaldırdığında yavaşça odama götürdü beni. Kerem, Kenan'dan gelen telefon ile beni umursamadan gitmişti. Bir süre tek kalmıştım, sonra yavaş yavaş kendi evime inmiştim. Daha sonra Esin gelmişti, ne Kenan, ne Kerem ne de Erdem telefonlarımı açmıyordu. Adamın ölümü beni daha da hırpalamıştı. Ben onun cezasını çekeceğini sanmıştım. Yıllarca orada çürüyeceğini sanmıştım. Yanılmıştım.
Bulanık görüş açımla telefonumu aldım. Kerem'i tekrar aradım. Açmıyordu, niye açmıyordu?
"Açmıyor," dedim sinirle. Esin beni izliyordu. "Beni götürür müsün?" Dedim gözlerimi silerek. "Lütfen Esin, kaç senelik hatrımız var birbirimizde. Bunu benim için yap lütfen."
"Tamam," dedi. "Hala hastasın Hazin, içime sinmiyor ama... Öyle olsun madem."
Gülümsedim. Güçlükle yataktan kalkıp dolabını açtım. "Ben çıkayım, sen giyin," dedi Esin. Ardından kapım kapandı. Aynadan kendime baktım. Kötü görünüyordum, ağlamak yoktu, toparlanacaktım. Ama olmuyordu. Dolabımdan kıyafetlerimi çıkarırken bile ağlamaya devam ediyordum. Bej, triko kumaş pantolonun üzerine beyaz askılı bulmuştum, ikisinin uymadığının da farkındaydım, dolabımda ne varsa oydu işte. Düşünecek halim yoktu. Üşüyünce, pantalonun takımı olan ceketi üzerime geçirdim bu kez. Titriyordum, üşüyordum. Ayağım biraz acıyordu, yürürken güçlük çekiyordum ama iyiyidim.
Odadan çıktım, telefonumu ve anahtarımı aldım. "Gidelim," dedim Esin'e. "Hazin, emin misin?" Dediğinde ağlamaklı bir ifadeyle salladım başımı. Kimsenin yanında ağlamayan ben, şimdilerde önüme gelen herkesin önünde ağlıyordum. Halbuki ağlamak istediğim tek yer Kerem'in kollarıydı.
"Oradaki spor ayakkabıları sana aldım, giy onları."
"Teşekkürler," diye mırıldandım. Eğilirken zorlandığım için Esin ayakkabılarımı gitmeme yardım etti. Tekrar teşekkür ederken Esin koluma girmiş, asansöre binmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ASALETİ: HÜZÜNGÂH
Ficción General*şiddet ve olumsuz ögeler içerir.* Yakın arkadaşı Kenan'ın yanında olmak istediği için Van'daki görev yerinden ayrılıp Çanakkale'ye yerleşen Cumhuriyet Savcısı Hazin Efil İpekçi; yeni adliyesinde hem meslektaşı hem de üst kat komşusu Kerem Yıldırım'...