Selam, nasılsınız?
Beni sorarsanız, ilk kitabımızın finalini yayınlamanın heyecanı, burukluğu ve telaşı var üzerimde. Yarıya geldik, dile kolay. Veda konuşması gibi saçma sapan bir şey yapmayacağım, veda etmiyoruz sonuçta değil mi? Biraz ara veriyoruz sadece. Küçük, minicik bir ara.
O zaman uzatmıyorum, bölüm şarkılarını ve bölüm sözümüzü bırakıp kaçıyorum...
Bölüm Şarkıları;
Canozan-Öyle Kolay Aşık Olmam
Sezen Aksu-Seni İstiyorum
Pera-Uyanmayalım
Dedublüman-Günü Gelir
Canozan-Sar Bu Şehri
Sonra aramıza şehirler, ülkeler, belki dünyalar girecek
Hiç karşılaşamayacağız, kader ağlarını örmeyecek
Bizi bir araya getirmek için
Sonra belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek.~Nazım Hikmet
⚖️
"Savcım," diye seslendi biri. Arkamı döndüm, Cüneyt'in elindeki dosyaya baktım, yüzümün kireç gibi olduğuna emindim. Elim ayağım titriyordu.
"Test sonuçları çıkmış," dedi kaşları çatılırken. "Siz iyi misiniz?"
"Evet," dedim dosyayı alıp. Bir kaç adım atıp boş bir masaya oturdum.
"Züleyha Senem Zelnen ile uyuşuyor," dedi ben dosyada aynılarını okurken. Başımı salladım. Asla ama asla odaklanamıyordum. Hayatımı bu denli etkilemesine izin verdiğim için çok kızgındım. Onunla olan ilişkim tabii ki de bitmişti ama ne zaman görsem ya da sesini duysam yine o üniversite günlerime dönüyor, tir tir titriyordum.
"Aile de onaylasın onun olduğunu." Dedim dosyayı kapatıp. "Kim girecekse götürün, diğerleriyle konuşmaya başlayalım."
"Emredersiniz," dedi başını sallayarak. Ayağa kalktım, tansiyonum mu düşmüştü bilmiyordum, başım dönüyordu hafif hafif. Hiç içeri girip konuşasım yoktu. Aslında onları bekletebilirdim.
"Cüneyt ben adliyeye geçiyorum, aile odama gelsin." Dedim bir anda. Çantamı ve paltomu aldım, bir şey demelerini beklemeden çıktım.
Söylene söylene Asude'yi çalıştırıp anayola geçerken radyodan hafif hafif gelen müzik sesi zihnimi daha karıştırdı. Tuşa sertçe basıp kapattım müziği.
"O kadar savcının içinde şu dosya anca bana düşerdi zaten!" Diye başladım yine. "Şimdi başına iş al! Süper ya, her şey çok süper gerçekten!"
Dakikalar sonra adliye otoparkında rahat çıkabileceğim bir yer bulup park ettiğimde derin bir nefes verip indim arabadan. İlk önce Kerem'in odasına uğrayacaktım. Asansörle uğraşmayıp merdivenlerden çıkmaya başladım, canım bağıra bağıra söylenmek istiyordu. Hatta başsavcıya bile çatasım vardı.
Kapıyı tıklattım yavaşça. Kapı kilitliydi, arkamı döndüğümde gördüm Kerem'i. "Ne bu surat," dedi hemen. Bir adım geri çekilip kapıyı açmasını bekledim. "Bir şey yok, park edemedim de ona moralim bozuldu," dedim hemen. İçeri girdik beraber.
"Duruşmadan sanırım sayın savcım," dedim konu değişsin diye. Hafif hafif yaptığım cilve yüzünü güldürünce bende gülümsedim.
"Evet," dedi alnımdan öpüp. "Şimdi canını ne sıkıyorsa anlat, o yalana hiç inanmadım çünkü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ASALETİ: HÜZÜNGÂH
Ficción General*şiddet ve olumsuz ögeler içerir.* Yakın arkadaşı Kenan'ın yanında olmak istediği için Van'daki görev yerinden ayrılıp Çanakkale'ye yerleşen Cumhuriyet Savcısı Hazin Efil İpekçi; yeni adliyesinde hem meslektaşı hem de üst kat komşusu Kerem Yıldırım'...