Selam! Nasılsınız?
Sizi bölüm ile başbaşa bırakıyorum, oy ve yorumlarınızı bekliyorumm.
Bölüm şarkıları;
Sezen Aksu-Kaçak
Madrigal-Ne Zamandır Sendeyim
Furkan Halıcı-Sarıl Bana
Mavi Gri-Bir Şehri Sevmek
Young The Giant-Mind Över Matter"Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır."
~Oğuz Atay
⚖️
"Beni nasıl aptal yerine koyduğunu mu açıklayacaksın?" Dedim kağıdı göğsüne yapıştırırken. Kağıdı tutamadı, yere, ayaklarımın dibine uçtu kağıt.
"Ne demiştin bana hatırlıyor musun?" Dedim sonra. "İnsan güvendiği yerden kırılınca toparlanamıyor Hazin, sen benim en güvendiğimdin. Hatırladın değil mi? Sen de benim en güvendiğimdin. Kahretsin ki en güvendiğimdin.
"Hazin," dedi sadece. Bana doğru bir adım attı, kolları bedenime uzandığında geri çekildim. "Başından beri biliyordun," dedim. "Babamın ölmediğini de biliyordun. Her şeyi biliyordun. Sürekli onlara dair sorular sorman ondandı..."
Bağırmadım, sesimde yorgunluğumu belli eden bir kısıklık vardı.
"Bana bunu nasıl yaparsın?" Kollarımı umutsuzca iki yana açıp başımı iki yana salladım. "Çocukluğumun her yanı onun yüzünden korkularla, gözyaşlarıyla doluyken, onun ailesinden birine aşık olmama nasıl göz yumdun?"
Büyük bir sessizlikle bana bakıyordu.
"Annemin kanını taşıyorum diye kendimden korkuyorum ben," dedim sessizce. "Kerem söylesene, ben nasıl korkmam senden?" Gözlerini kapatıp açtığını gördüm. Titrek bir nefes kaçtı dudaklarımın arasından. Ağlamamak için dudağımı ısırdım. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Yanından geçip banyoya ilerledim, yüzüme su çarptım.
Belki bunlar bir rüyadır diye.
Değildi, aynaya baktığımda kıpkırmızı gözlerimle baş başaydım. Yavaşça yere çöktüm, sırtımı kapıya yaslayıp başımı dizlerime koydum.
Nasıl anlamamıştım? Neydi bu böyle? Nasıl inanmıştım?
Bu gerçeklerle onsuz başa çıkabilecek kadar güçlü hissetmiyordum. Çekip gitmek istiyordum ama bu gücü bulamıyordum.
Efil'den binlerce kez özür diledim. Kalbimdeki mezarına çiçekler ektim. Ağlamasın diye. Ben onun yerine ağlardım, onun tek bir gözyaşına dayanamazdım.
Ayağa kalktım, kilidi çevirip kapıyı açtım ve çıktım banyodan. Sarsak adımlar atıyordum, parmaklarım duvardaydı, düşecek gibiydim. Titrek bir nefes daha verdim. Yatak odasında, yatağın kıyısına oturmuş bekliyordu. Yere attığım kağıdı çiğneyip yanına oturdum.
"Seninle, bazı şeyleri hiç yaşamamış gibi yeni bir hayata başlamak için çoğu zaman parçalamak istedim kendimi." Diye mırıldandım. "Ama dönüp dolaşıp geldiğimiz yer geçmişti. Sebebini asla anlamadım. Meğersem sen benim geçmişimmişsin. Sen benim geleceğimi beslemişsin."
Parmağımdaki yüzükle oynamaya başladım. Yüzük bir kaç kez çıkacak gibi oldu parmağımdan.
"Dinle." Dedi sadece. Ses tonu her zaman baskın ve bir o kadar da merhametliydi ama bu kez, kanadı kırık ve ömrünün son demlerini yaşayan bir kuşun ötüşü kadar güçsüzdü. Eli elime uzandı, yüzüğü güzelce yerine yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ASALETİ: HÜZÜNGÂH
Fiction générale*şiddet ve olumsuz ögeler içerir.* Yakın arkadaşı Kenan'ın yanında olmak istediği için Van'daki görev yerinden ayrılıp Çanakkale'ye yerleşen Cumhuriyet Savcısı Hazin Efil İpekçi; yeni adliyesinde hem meslektaşı hem de üst kat komşusu Kerem Yıldırım'...