2. Bölüm: "Eğitmen ve Kâşif"

31 5 60
                                    

Bir sarayın önünde durmuştuk

Etrafı incelemeye başlamıştım. Ama saray çok güzel ve ihtişamlıydı. Kırmızı ve siyah. Bu iki renkten oluşuyordu saray.

Sarayın önünde muhafız kıyafetleri giymiş adamlar duruyordu. Sarayın yanlarında dört tane kule vardı. İkisi önde, ikisi arkadaydı. Ve her bir kulede, bir gözcü bulunuyordu. Kulelerin en üstleri kırmızı iken, alt tarafı siyah rengindeydi.

Prensler gibi giyinmiş erkekler de vardı. Bazı erkekler öyle giyinmemişlerdi ama.

Kızlara baktığımda ise; bazılarının başında taç vardı, bazılarında yoktu. Bazı kızlar, elbise giyerken, bazı kızlar savaşçı kıyafetlerini giymişlerdi.

Bahçeye baktığımda, şelale sesi geliyordu. Bakışlarımı suyun geldiği yöne yani sağa çevirdiğimde, şelalenin aşağı aktığını gördüm.

Bakışlarımı sola çevirdiğimde, birkaç topluluğun savaştığını gördüm.

Savaşıyorlardı? Ama buradakiler sakindi?

Çaprazımda, ben izleyen hanımefendiye çevirdim bakışlarımı. "Onlar ne yapıyorlar? Savaşıyorlar mı?"

Şaşkınlıkla sorduğum soruya gülümsemişti. "Eğitim alıyorlar."

"Eğitim mi?" diye sorunca onayladı dediğimi. "O zaman ben de buraya eğitim almak için geldim." Şaşırdı.

"Bu kadar çabuk çözmeni beklemezdim." Sesindeki şaşkınlığı gizlememişti.

"Var öyle mücevherlerim." Gururla göz kırptım.

"Mücevher?" diye sordu. Yok, ben bu hanımefendi ile daha şimdiden anlaşamadım. İleride nasıl anlaşacağım?

"Öyle mücevher değil." Tebessüm etmiştim, zorunlulukla. "Kendimi övmek için öyle dedim ama yanlış demişim. Hiç söylemedim say. Daha fazla sana rezil olmak istemem." Boğazımı temizleyerek önüme döndüm. Dönerken de dudaklarımı ısırmıştım.

"Seninle daha tanışmadık biz." dediğinde ona baktım.

"Evet, tanışmadık." Beni onayladı.

"Ben Prenses Kamer." Prenses mi? Kamer mi? Yok anasının bilmem neyi...

"Ben de Adar. Prens olmayan Adar." Güldüm.

Sessiz kaldı.

Bakışları bir noktada durdu. Ben ise, Prenses Kamer'in yüzünü inceliyordum.

Öncelikle, kız haddinden fazla güzeldi. Beyaz teni vardı. Beyaz saçları onu tatlı ve aynı zamanda havalı gösteriyordu. Gözleri yeşildi. Yakışıyordu ona bu renk.

Bakışlarını bana çevirdiğinde, onun baktığı yere baktım ben de. Bir muhafız bize doğru geliyordu.

Tuhaf. Ve müthiş bir şeydi.

"Burayı kabullenirsem, ben de sizin gibi olabilir miyim?" diye sormuştum.

"Burayı kabullenirsen değil, Kâinat seni kabullenirse, işte o zaman bizden biri olabilirsiniz." Bakışları ile resmen beni dövüyordu.

UZAY KÂŞİFLERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin