Jungkook elini yüzünü yıkamak için lavaboya gitmişti, bizde yarınki jungkookun doğum gününde ne alacağımızdan söz ediyorduk.
"Ben şu çiçek buketlerinden yaptırıcam, jungkook çiçeklere bayılıyor. ama baya baya kocaman falan olucak 3000 tane çiçek koydurucam, arasınada tüm beraber çektiğimiz fotoğrafları çıkarttırıp çubuğa yapıştırıp aralarına koyucam instagramda çiçek akımı varya. Rekor bende olucak valla, herkes 200-300 tane koyduruyor, ben 3000 tane koydurucammm."
"Ama bence o yetmez benim daha fazla hediye yapmam lazım."
"taehyung 3000 tane çiçek yeter bence." dedi namcun.
"Ama hyung, ne yapsam yetmez ki."
"O sen hediye almasan bile seni hediye olarak biliyor. Tanrı'nın hediyesi..."
Jihyun yanımıza geldiğinde gözlerimi devirip derin bir nefes almaya başladım. "Geldi yine.." diye mırıldandım. "Efendim? bir şey mi dedin?"
"Yok canım, hadi ne söyleyeceksen söyle, sonra siktir git."
Jungkook sınıftan içeri girdiğinde jihyun o nu görür görmez saçlarını açtı. Jungkook yanıma gelip sıranın üstüne elini koydu ve üstüme eğilip dudağıma bir buse kondurdu. dağınık yumuşak kahkullerim gözümün önüne düştü.
"Yorgun görünüyorsun, eve gitmek istermisin bebeğim hm?" Dediğinde yüzümü boynuna götürüp boynundan öptüm.
"Hayır, 1 dersim kaldı zaten, dayanabilirim aşkım."
"Lan jungkook! gel! koş çabuk!" hoseok hyung endişeyle sınıftan içeri girip jungkookun kolundan tuttu.
"Ne oldu lan?"
"hyera geri gelmiş." Dediğinde kaşlarımı çatmıştım. Hyera kimdi?
hoseok hyung jungkooku dışarı çıkarttığında telefonumdan bildirim sesi yükseldi. Bildirim panelinden mesaja baktığımda gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Abişimm*-
_Abicim acil eve gelmen lazım babam geldi, taehyungu görmeden hiç bir yere gitmem diyor_
Hemen ayağa kalkıp çantamı toparlamaya başladım. "Hyung benim acil eve gitmem lazım. Babam eve gelmiş."
"Birşey olursa ara zaten 1 ders kaldı, çıkışta geliriz." Kafamı sallayıp çantanın tek kolunu omzuma takıp abimi aradım.
Telefonun 4.çalışında açıldı. "Hyung, ben arabaya biniyorum şimdi, babam hala oradaysa oyala biraz, benim onunla birşey konuşmam lazım."
Onayladığına dair mırıltılar çıkardı. Telefonu kapayıp arabaya atladım, anahtarı döndürüp arabayı çalıştırdım.
Hızlıca okuldan ayrılıp eve doğru yol aldım.
Dudaklarımın arasından bir hıçkırık fırladığında gözlerim dolmaya başladı.
Ani fren yapıp yanlayarak otoparka girdim.
Sinirle arabadan çıkıp arabayı kilitleyip asansörün düğmesine basıp beklemeye başladım.
Asansör geldiğinde 3.kata basıp derin bir nefes vererek ellerimi demire koyup gözlerimi kapattım.
Asansör durduğunda gözlerimi açıp asansörden indim.
Anahtarla sertçe kapıyı açıp içeri girdim. "Sen ne hadle geliyorsun buraya! Annemi aldattığın yetmedimi!? Ha?!"
"Oğlu-"
"Kes sesini! Sen bunca zamana kadar bir kere bile bana oğlum dedinmi?! Şimdimi geldi aklına bir oğlun olduğu?! Ne o? Beni döverkende kendini benim yerime koydunmu?! Benim oğlum yıllarca beni sevdi, ama ben onu hep dövdüm gidip özür dilemem lazım demedinmi ya?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHAT'S İS?!İS İT LOVE?
Teen Fictionokulun çok bilinen,havalı üvey kardeşleri kim taehyung ve jeon jungkook, ama bilmiyorlardıki ikiside birbirlerinden deli gibi hoşlanıyordu.