24

2.5K 235 50
                                    

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar🩸🩺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar🩸🩺

"Birini öldürsem ne olur?"

Arslan gözlerini devirip "Boşuna söylenip durma. Rüzgar bekar biri, istediği ile yakın olabilir." dedi.

Hastanedekiler yine dışarıya çıkmaya karar vermişlerdi. Başta gelmek aklımın ucundan bile geçmezken Rüzgar'ın geleceğini öğrenince hemen vazgeçmiştim o fikirden. Uzaktan da olsa onu görmek iyi geliyordu. Ama şu görüntü sinirimi öyle çok bozmuştu ki. 

Tarık sevgili yapınca ondan kurtulmuştum. Ama hiç beklenmedik birinin Rüzgar'da gözü varmış. Akbaba gibi hemen çocuğun dibinde bitti. Karşımda oldukça yakın bir şekilde dans ediyorlardı. Sinirle ikiliyi izlerken elimdeki bardağı kırdım. Rüzgar neredeyse Metin denen adama sürtünecek derece de yakındı.

"Sen de Nevra gibi aynı şeyleri söyleyip duruyorsunuz."

"Yalan söylüyoruz sanki."

"Doğru söylemeniz bir şeyi değiştirmiyor."

"Rüzgar'ın yanında birilerini görmek istemiyorsan yapmayacaktın."

"Nevra'yı böyle görmek nasıl hissettiriyor peki Arslan?"

Etrafı arkadaşlarıyla çevrili Nevra'ya baktı Arslan. Arkadaşları gülüp eğlenirken o hafif tebessümler etse de mutlu olmadığı her halinden belliydi.

"Bok gibi. Senin içinde Rüzgar'ın yanında birini görmek bok gibi."

Arslan konuşmaya devam ediyordu ama ben artık onu duymuyordum. Çünkü Metin kolunu Rüzgar'ın beline dolayıp kendine çekmişti. Yüzleri oldukça yakındı. Her an öpüşeceklermiş gibi. En son benim değdiğim dudaklarla arasında milimler varken ben öylece durup onları izliyordum.

İşkence. Tek kelimeyle yaşadığım şey bir işkenceydi.

O an Rüzgar kafasını bizim olduğumuz yere doğru çevirdi. Gözleri benim gözlerime değdi birkaç saniyeliğine. Geri kafasını Metin'e çevirdiğinde o güzel gülümsemesiyle gülmüştü ona.

Elimi yumruk yaparak iyice sıktım. Rüzgar'a bir başkasının yaklaşmasının beni sinir edeceğini biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Metin'in her uzvunu parçalamak ve köpeklere yedirmek istiyorum.  

Metin, Rüzgar'ın belindeki elini çekmeden çıkışa doğru yürümeye başladılar. Ben de adımlarımı onlara doğru atmaya başladığımda Arslan da benimle beraber geldi.

"Nereye gidiyorsun Pars? Gitsen ne yapacaksın?"

"Bilmiyorum."

Gerçekte ne yapacağımı bilmiyordum. Bir şey yapmam lazımdı. Onların bu geceyi beraber geçirmemesi için bir şey yapmalıydım. Bu geceyi atlattıktan sonrasında tekrar bir araya gelmemeleri içinde bir şey yapmam gerekiyordu. Ama önce bu geceyi halletmeliyim gerisini sonra düşünürüm. 

Barın dışına çıktığımda gözlerim birkaç metre uzaklıktaki bir adama takıldı. Adam belinden silah çıkararak Rüzgar'a doğrulttu .Etraftaki insanları düşünmeden hızla koşarak Rüzgar'ın önüne geçtim. 

Ateşlenen silahın, bağrışan insanların sesi ve Rüzgar'ın endişeli bakışları ardında dizlerimin üstüne çöktüm. Sırtımdaki acı ve yanma o kadar fazlaydı ki normal bir kurşun olmadığına adım kadar emindim. Silahı tutan kişinin de amacının Rüzgar'ı vurmak olmadığından emin olduğum gibi.

Rüzgar dizlerinin üzerine çökerek yere düşmemem için tuttu ve  "Pars!" dedi. Rüzgar az önce bana hoca demeden direkt Pars mı demişti yoksa ben acıdan halüsinasyon mu görüyorum? 

Ben olanları idrak etmeye çalışırken Arslan gelmiş ve sırtıma bakmıştı. Yüz ifadesinden durumun kötü olduğunu anlayabiliyordum. Bedenimi taşıyacak gücü bulamıyordum kendimde. Sanki bedenime bir zehir dağılıyormuş gibiydi. Kendimi Rüzgar'ın kollarına bırakıp gözlerimi kapattım. En son duyduğum şey Rüzgar'ın adımı haykırışıydı.

..

Gözlerimi açtığımda başımda bekleyen kalabalıkla karşılaştım. Hastane odasında bakışlarımı gezdirdim. Arslan, Nevra, Birce ve babam vardı başımda bekleyen. Rüzgar neredeydi acaba? 

"Neden hastanedeyim ben?"

Arslan gözlerini devirip "O kadar insanın içinde vurulduğun için seni buraya getirmek zorunda kaldık. Ameliyatını da Nevra yaptı." dedi.

"Tek başına mı?"

"Yardım ettik biraz."

Yerimden doğrulmaya çalışırken sırtımdaki acıyla yüzümü buruşturdum. 

"İyileşmen biraz sürer. Kurşun hem gümüştü hem de içinde mine çiçeği özü vardı."

"Hay sikeyim böyle işi. Kimmiş yapan?"

"Bilmiyoruz. Birkan'la konuştuk o bulacakmış."

Kafamı sallamakla yetindim. Rüzgar'dan birinin haberinin olmadı canımı sıkmıştı. 

"Bu arada iyileşmen için güzel beslenmen lazım. Bu aralar neredeyse hiç beslenmediğinin farkındayız. Yapma."

Birce'nin söylediklerine bir şey demeden bakışlarımı tavana diktim. Rüzgar olmayınca anlamsız geliyordu yaşamak sanırım. Bu yüzden azalmıştı beslenmem.

Kapının açılmasıyla herkes kapıya dönmüştü. Rüzgar içeriye girdiğinde sırtım her ne kadar acısa da oturur pozisyona geçtim. Arslan bakışlarıyla diğerlerine bir şeyler anlatmaya çalıştı. Nevra gülümseyerek "Biz çıkalım. Bu kadar kalabalıklık ettiğimiz yeter." deyip olaya el attı ve odadan çıktılar.

"Geçmiş olsun hocam."

Evet yine hocam olmuştum.

"Teşekkür ederim."

"Asıl ben teşekkür ederim. Önüme atladınız düşünmeden."

Sona doğru sesi titremişti. Bakışları da bir tuhaftı. Kendini tutuyor gibiydi. Ağlamamak için ya da başka bir şey için tutuyordu kendini.

"Kim olsa aynı şeyi yapardı."

"Yapmazdı. Biliyorsun. Yani biliyorsunuz."

O an fark ettim ki Rüzgar her şeyi hatırlıyordu. Nasıl bilmiyorum ama hatırlıyordu.

"Rüzgar?"

Bakışlarını benden kaçırıp "Ben. Teşekkür etmeye gelmiştim. Gideyim. Hastalar bekler." dedi. Benim bir şey dememi beklemeden odadan çıktı. 

Rüzgar'ın hatırladığından emin olmam gerekiyordu. Eğer hatırlıyorsa bundan sonrası benim için daha zor olacaktı. 

geçiş bölümü olduğu için bölüm biraz kısa olduu

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢

Doktor // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin