36

861 76 9
                                    

Yorum yapmayı ve bore vermeyi unutmayın iyi okumalar 💉🩸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorum yapmayı ve bore vermeyi unutmayın iyi okumalar 💉🩸

Bir hafta sonra

Rüzgar

"Hâlâ Pars hoca ile evleneceğine inanamıyorum. Bir de çocuk evlat edindiniz ya."

"Yarım saat sonra düğünüm var farkında mısın?"

Tarık'a gülerek söylediğim şeyden sonra aynadaki yansımama baktım. Belki de aynadaki yansımamı son kez görüyordum. Gülüyordum ama aşırı gergindim. Pars'la evlendiğim için değil. Daha çok Pars'la evlenmenin getireceklerinden dolayı endişeliydim.

"Farkındayım. Peki sen Pars hocanın akrabalarının ne kadar garip olduklarının farkında mısın?"

Pencereden aşağıdaki konuklara baktım. Dışarıdan bakınca hepsi normal insan gibi duruyorlardı.

"Nesi var işte. Hepsi düz insan."

"Ultra zenginlere düz insan denmez. Çoğunun ne iş yaptıklarını bile anlamadım."

Tarık'a abartılı bir şekilde göz devirdim. O sırada odanın kapısı açılmış içeriye bembeyaz elbiseliyle Parla girmişti. Attığı minik adımlarıyla bana doğru geliyordu.

Akrabaları bizim eve geldikten sonra Parla'nın hızlı büyümesine karar vermiştik. Normalde iki aylık olması gereken bebek şu an bir yaşında yürüyen bir bebekti. Diğer insanlara büyüyle Parla'nın durumunu normal olarak göstermişlerdi.

Asla anlamadığım şeyler kısacası.

"Babacım çok güzel olmuşsun."

Küçük kızımı kucağıma alıp sıkıca sarıldım. Onu getiren Nevra hoca "İkinizden birini biraz daha görmeseydi ortalığı birbirine katacaktı." Dedi.

"Babacım, anlaşmıştık ama hani. Onlarda senin ailen."

Parla omuzlarını silkip kollarını boynuma doladı.

"Hocam, Pars'a baktınız mı? Beni odasına almadı Aslan. Uğursuzluk diye bir şeyler saçmaladı."

"Az önce onların odasındaydık. Bizi kibarca kovdular."

"Niye ki?"

Tarık ağzına bir şeyler atmadan önce konuşmuştu.

Nevra hoca bana kısa bir bakış attıktan sonra "Bilmem. Ailesel bir şey sanırım sormadım." Dedi. Kucağımda Parla ile beraber Nevra hocaya yaklaştım.

Kısık sesle "Bir sorun yok değil mi?" diye sordum.

"Bildiğim kadarıyla yok. Olsa söylerlerdi."

"Söylerler miydi sizce? Bana pek söylerlermiş gibi gelmiyor."

"Söylerle korkma."

Nevra hocayı onaylar şekilde kafa sallasam da içim rahat etmemişti. Ya Parla'nın biyolojik ailesiyle ilgiliyse? Endişeyle nefes alıp Parla'nın başından öptüm.

Parla huysuzlanmasın diye odanın içinde ileri geri yürürken bir gözümde dışarıdaydı. Konukların yüzlerini görmeye çalışıyordum. Sözde çok kalabalık olmayacaktık ama yine de bir sürü kişi gelmişti.

Çalan kapıyla bakışlarımı pencereden çektim.

"Gel."

Pars üzerine tam oturan beyaz gömleği, üzerinde takımın siyah yeleği ve yakasında bağlanmamış papyonu ile aralık kapının önünde duruyordu.

İki saniye nefesim kesildi. Kızımın kulağına "Baban çok mu yakışıklı yoksa ben aşık olduğum için mi öyle görüyorum?" diye fısıldadım. Söylediklerimi anlamış gibi kıkırdadı.

Nevra hoca hemen Pars'ın önüne geçti içeriye girmesin diye.

"Aslan'dan zor kaçıp geldim Nevra. Bir de burada seninle mi uğraşacağım?"

"Zaten on dakikaya evleneceksiniz. Ne diye uğraşıyorsun?"

Pars omuzlarını silktikten sonra Nevra'yı geçerek içeriye girdi. Gözleri ile beni baştan aşağıya süzdükten sonra iç çekti. Ben onun aksine klasik bir takım giymemiştim. Saten lacivert yakadan bağlamalı bir gömlek giymiştim takımın içine.

Kucağımdaki Parla'ya yaklaşıp yanaklarından öptü.

"Babacım. Babanı iki dakikalığına kaçırıyorum. Lütfen ortalığı birbirine katma."

Parla'yı kucağımdan alıp en yakınımızda Tarık olduğu için ona verdi.

"Kızıma iyi bak."

"Tabi hocam."

Tarık Parla'yı sıkıca sarmıştı Pars'a olan korkusundan dolayı.

Pars elimi sıkıca tutup bizi odadan çıkardı. Koridorda göz gezdirdikten sonra başka bir odaya girdik. Daha demin çıktığımız odadan daha küçük bir odaydı burası. İkili bir koltuk sehpa ve ayna vardı.

"Pars, niye geldik buraya?"

Elimi bırakmadan dudaklarımızı birleştirdiğinde ona karşılık verdim. Kısa bir öpücükten sonra ayırdı dudaklarımızı.

"Önce halletmemiz gereken bir iş var."

Anlamaz bakışlarla ona bakarken beni koltuğa oturtturdu. Sonra da kendisi oturdu. Gömleğimin bağlı yerini açtıktan sonra dişlerini çıkardığında ne yapacağını anladım. Kalbim öyle hızlı atmaya başlamıştı ki.

"Düğünden sonraya bırakmamış mıydık?"

"Şimdi yapmak daha iyi olur diye düşündüm."

"Düğünde bir sorun olmaz mı?"

"Olmaz. İlk on iki saat benden içtiğin kan yeterli olacak."

"Tamam. Hazırım ben yapalım."

Ne kadar artık insan olmayacak olmak beni korkutsa da ailemle birlikte sonsuza kadar yaşama düşüncesi bunun önüne geçiyordu.

Pars beni kendine iyice yaklaştırdı. Elimi boynumun bir tarafına koyduktan sonra diğer tarafına dişlerini geçirdi. Beslendiği zamanlardaki gibi ısırmıyordu. Dişlerini daha derine batırıyordu. Ve bu oldukça acı verici bir şeydi. Çektiğim acıdan dolayı Pars'ın gömleğini sıkıca tuttum.

Birkaç saniye sonra dişlerini çıkardı. Kendi bileğini ağzına yaklaştırdı. Dişini geçirdi ve kanamasını sağladı. Bana yaklaştırdığında bileğini ellerimin arasına aldım. Derin bir nefes alıp Pars'ın gözlerinin içine bakarak emmeye başladım.

Midemin bulanacağını sanmıştım ama içtikçe içme isteği uyandırıyordu. Tarif edilemez bir şeydi. Sanki bütün hücrelerim içtiğim her damlada yenileniyordu. Bileğini iyice kendime çekip kana kana içmeye devam ettim.

O sırada Pars sırtını koltuğa yaslamış beni izliyordu. Önündeki belirginleşmiş kabarıklıktan tahrik olduğunu anlamıştım. Aynı onun benden beslendiğinde olduğu gibi.

Biraz daha kanından içtikten sonra zorla da olsa ayrıldım. Dudaklarımda kalan kanı yalamadan Pars'ın kucağına oturdum. Bana büyülenmiş bir şekilde bakıyordu. İki elimi yüzüne koyup onu kendime doğru çektim ve dudaklarımızı birleştirdim. Dudaklarımda kalan kanı yalayarak öpüşmeyi derinleştirdi. Kucağında ona sürtünmeye başlamıştım ki beni durdur.

Yavaşça dudaklarımızı ayırıp "Bunun için akşamı beklemelisin güzelim. Nikah için bizi bekliyorlar." Dedi.

"Bizim nikahımız."

"Evet."

Derin bir nefes aldım. Pars'ın kucağından kalktım. Kalkar kalkmaz başımın dönmesiyle Pars beni sıkıca tuttu.

"Ani hareketler yapma. Bedenin şu an alışmaya çalışıyor."

"Onu fark ettim. "

Güldüğümde o da güldü ve uzanıp saçlarımdan öptü.

"Hadi gidip evlenelim."

..

Odadan çıkıp kendi odalarımıza geçmiştik. Dağılan üstümü ve saçlarımı düzeltmiştim. Heyecandan terleyen ellerimi üzerime sildim.

Odanın kapısı çaldığı ve açıldı. Pars bu sefer tamamen hazır bir şekilde karşımda duruyordu.

"Rüzgar Bayır Kara olmaya hazır mısın?"

"Sen Pars Kara Bayır olmaya hazır mısın?"

Bana yaklaşıp elimi tuttu.

"Doğduğun günden beri."

Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra odadan çıktık. Konukların olduğu bahçeye geldiğimizde olduğum yerde durdum. Şu an burada kaç kişi varsa hepsinin damarlarından akan kanın sesini duyuyordum. Sesli bir şekilde yutkunup Pars'a baktım. Çünkü bu alışılmadık şey garip hissettiriyordu.

"Sakin ol. Derin bir nefes alıp bana odaklan. Sadece benim kalp atışlarımı duy. Diğerlerine göre daha kısık dikkatini dağıtmaz."

Kafamı sallayıp dediğini yaptım. Kısık sesli kalp atışı yok denecek kadar azdı. Ama ordaydı.

Yavaş adımlarla konukların arasından bizim için ayrılan yere geldik. Nikah memuru ve şahitlerin yanında yerimizi aldığımda tekrar konuklara göz gezdirdim. Biyolojik ailemden kimse yoktu. Bunun beni üzmesi gerekirdi belki ama öyle olmadı. Üç yıldır hastanede kendi ailemi bulmuştum. Onlar yeterdi.

Nikah memuru defterini açıp bize döndü.

"Siz Rüzgar Bayır, Pars Kara'yı hastalıkta sağlıkta eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

"Evet ediyorum."

Konuklardan alkış sesi yükseldi. Alkışlar bitince memur bu sefer Pars'a sordu.

"Siz Pars Kara, Rüzgar Bayır'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

"Evet."

Yine bir alkıştan sonra şahitlere soru soruldu. Onlarda onayladıktan sonra defteri imzaladık. Memur bize evlilik cüzdanını verdikten sonra Pars beni kendine doğru çekerek öptü. Konuklardan bir alkış daha koparken gülümsedim.

"Seni çok seviyorum canım eşim."

Bana ilk defa eşim dediği için midemdeki kelebekler takla atıyordu şu an.

"Ben de seni çok seviyorum canım eşim."

Pars gülümsedikten sonra anlımdan öptü.

"Güzelim. Eğer bana bir şey olursa Sen aileme, Parla'da sana emanet."

Söylediği şeyle gülümsemem soldu.

"Sana niye bir şey olsun Pars?"

Pars bir şey söylemeden öylece yüzüme bakıyordu.

"Pars bir şey söyle!"

"Unutma ilk on iki saat bir şey istemeyeceksin. Sonra aşırı aç olacaksın Rüzgar. Ben geleceğim. Gelemezsem... Birce burada. O yardım edecek."

Alnımdan bir kez daha öptükten sonra benden uzaklaştı. Biraz ilerimizde bekleyen babası, Aslan ve diğer arkadaşlarını yanına gitti.

Ben de elimde evlilik cüzdanımızla gözlerim dolu bir şekilde onun arkasından bakakaldım.

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım🤍🐢

Doktor // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin