Sabah uyandığımda saat 10.46'ydı. Hemen kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Sanırım Emine Abla uyanmıştı çünkü mutfaktan sesler geliyordu. Mutfağa girdiğimde Emine Abla omlet yapıyordu.
"Banu? Günaydın kızım. Hadi Atlas'ı uyandır da kahvaltı yapalım."
"Tamam Emine Abla."
Atlas'ı uyandırmak beni heyecanlandırdı çünkü onu korkutacaktım. Odasının kapısını aniden açtım ama içeride yoktu.
Tam arkama dönmek için doğrulmuşken iki tane el beni tuttu bir eli ağzımı diğer elide kollarımı birbirine bağlamıştı ve haraket etmeme izin vermiyordu.
Kafamı oynatamıyordum ve ellerin sahibi beni Atlas'ın odasına doğru sürükledi. Beni bırakması için elini ısırdım ama hiçbir tepki vermedi.
Beni birden Atlas'ın yatağına doğru sertçe fırlattı. Yataktan aniden kalkıp ellerin sahibine doğru baktım ve ellerin sahibi Atlas'tı.
"Ne yapıyorsun!"
"Eğlenceli oldu, seni çok kolay kaçırabilirler biliyorsun değil mi?"
"Off, neden böyle birşey yaptın?" Dedim ve gözlerim Atlas'ın avucunun içine doğru kaydı.
"Eğlenceli olduğu için."
"Özür dilerim."
"Ne için?
"Avucunun içindeki ısırık için."
"Ha o mu? Söylemeyi unuttum hiç bir etki yapmadı. Kendin küçük kalmıyormuşsun gibi dişlerinde çok küçük."
"O zaman özürümü geri çekiyorum."
"İyi, sen bilirsin."
"Hadi kahvaltı yapmaya gidelim."
"Tamam, geç."
İkimizde ilk defa kavga etmeden odadan çıktık ve mutfağa geçtik. Emine Abla'ya yardım etmek için bardaklara çay koydum. Boyum şekerin olduğu dolaba yetişmediği için Atlas'a seslendim.
"Atlas, şu şekeri versene."
"Kimse şeker atmıyor. Tabii sen atıyorsan."
"Bende atmıyorum."
Bardakları da alıp masaya geçtim. Kahvaltı boyunca sohbet edip durduk. Hepimizin kahvaltısı bitince Emine Abla ile beraber salona geçtik.
O zaman boyunca da Atlas odasındaydı. Canım gittikçe sıkılıyordu. Aslında gidip biraz Atlas'a sataşmak istiyorum ama beni tek bir hareketiyle duvara sülük gibi yapıştırabilir.
Ben salondan kalkıp Atlas'ın yanına gitmeyi düşünürken Atlas içeri girdi.
"Bu arada bugün maç var salonda izleyeceğim bugün boş kalsın salon."
"Bir dakika... Bugün Galatasaray ve Beşiktaş'ın maçı vardı. Hangi takımı tutuyorsun?"
"Beşiktaş tabi kide başka hangi takımı tutabilirim."
"İyi o zaman! Beraber izleyelim ama... Benim formam yok ki."
"Benden giyersin."
"Güzel! Hangi oyuncunun?"
"Quaresma"
Quaresma'nın ismini o kadar güzel söylüyordu ki. Hayranlık içinde onu izliyordum. Biraz Beşiktaş hakkında konuştuk.
Atlas hakkında yeni bilgiler edinmeye başladım. Çünkü o da Beşiktaş fantiğiymiş. Yani ikimizde fanatiğiz. İlk defa ortak bir noktamız oldu biliyor musunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumralım
JugendliteraturBanu: Çok gıcıksın be adam. Atlas: Sende pis kadın. Banu: Seviyorum seni be.