Ağzımdaki acı tatla çok büyük bir güçle yerden kalkmaya çalıştım. Sanki felç kalmış birisiydim ve ilk defa ayağa kalkmaya çalışıyordum.
Öksürük krizinden sonra yeniden bütün gücümü kullandım ve koltuğa oturdum. 10 dakika boyunca koltukta yattıktan sonra telefonumu fark ettim ve elime aldım.
Gözlerim herşeyi bulanık gördüğü için Atlas'ın numarasını zor buldum ve hemen aradım. Hadi... Aç şunu ama!
*Aradığınız kişiye ulaşılamadı lütfen sinyal sesinden sonra tekrar deneyiniz*
Nerede olabilirdi ki? Ee, ben ne olacaktım. Evde sadece ben mi varım yani? İyide herkes nereye gitti? Ah! Karnım...
Atlas
"Oğlum salsana bizi." Poyraz'ın konuşmasıyla tekrardan kendime gelmiştim. Şu anda bir adet piç kusuru tarafından sandalyelere bağlandık ve lanet olsun saatlerdir Banu'nun acı çektiğini izlemek zorunda kalıyoruz.
Her yeri kanıyordu. Sadece ağzından kan gelmiyordu. Burnu kanıyordu, futbol oynarken oluşturduğu yaralar kanıyordu. Banu orada acılar içinde kıvranıyordu ve lanet olsun ki ben burada bir şey yapamadan izliyorum.
Kızlar durmadan o piç kusuruna bağırıyordu ama o sanki etrafta biz yokmuşuz gibi telefona bakıyordu. Acı çekmemizden keyif alıyordu.
Zaten ne beklerdim ki bütün katiller başkalarının acısıyla besleniyordu.
Diğerlri de Poyraz gibi her saniye küfür ediyor ama Hira küfür etmediği için pislik, şerefsiz, salak veya mal gibi şeyler kullanıyordu ama küfür etme seviyesine az kalmıştı.
Ne kadar çok beklersek bekleyelim o sandalyesinden kalmayacaktı. Evet, korkuyordu. O piç kusuru bizden korktuğu için sandalyelere bağlamıştı ve eğer ipleri çözseydi bizim ona yapacaklarımızdan korkuyordu.
Bunu kaç bin defa o piç kusurunun yüzsüz yüzüne tokat gibi çarpsak da piç olduğu için sadece bize mal mal bakmakla yetiniyordu.
Ben Banu'yu izlemeye devam ederken büyük bir güçlükle yattığı yerden kalktı ve ağır adımlarla banyoya ilerlemeye başladı.
Banyoda sanırım kendini temizlemiş olmalı ki bir yeinde kan yoktu. Karnını tutarak aşağı kata indi ve kamera alt katı, yani Banu'yu göstermeye başladı.
Mutfağa girdiğinde gözleri hemen buzdolabını aradı ve bulunca ağır adımlarla oraya ilerlemeye başladı. Dolaptan bir ağrı kesici hapı çıkardı ve onu içti.
Sonra da çocuklar gibi mutfak tezgahına oturup ayaklarını sarkıttı. Çok mutsuzdu. Evet, belki Poyraz ile kavga edebilirdi ama onu çok seviyordu.
Ada ile küsebilirdi ama onu da çok seviyordu. Herkesi çok ayrı seviyordu. Hira'yı, Nisa'yı, Buse'yi, Zeynep, Baran...
Hepsi ile kavga edebilirdi, küsebilirdi ama çok severdi. Nefret ettiği anlar bile olsa asla umrumda değil, diye düşünmezdi. Hep aklı kalırdı. Acaba ne oldu? diye.
Ağrısı biraz geçmiş olmalı ki dikkatle tezgahtan indi ve salona geçti. Salona geçtiğinde Ada'nın telefonunu buldu ve 155'i tuşladığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumralım
Novela JuvenilBanu: Çok gıcıksın be adam. Atlas: Sende pis kadın. Banu: Seviyorum seni be.