Yoluna taş koydum, ellerin olma diye...
Eveeett, öncelikle selammm bayadır bölüm yazmıyorum çünkü tablet benim değil. Yani ben kendi tabletime Wattpad yükleyemiyordum ve bu yüzden kardeşiminkine yüklemiştim.
O yüzden nadiren yazabiliyorum.
Şuradan da kardeşime yazmam için izin alırsanız BÜYÜK İHTİMALLE yazabilirim.
Neyse bölüme geçelimmmm.
‧₊°🖇️✩₊°🎧⊹♡
Atlas çantamı toplarken yataktan ayaklarımı sarkıtıp onu izliyordum. Her zaman ki gibi ona yardım etmeme izin vermemişti. Canım sıkılmaya devam ederken kapının önünde birkaç ses duydum."Oğlum, kapı kırılmaz lan. Siz beni izleyin." diye bir ses duydum ve olan oldu. Poyraz mal olduğu için FBI! diye bağırarak kapıya dirseğini vurdu ve dirseği kapıda gözüktü.
"Mal Poyraz..." diyerek ayağa kalktım ve kapıyı açtım. Manzara mükemmel ötesiydi!
Hira arkada güldüğünü belli etmemek için eliyle ağzını kapatmıştı ve Hayruş'ta her zamanki gibi ona yaralanmıştı. Ada Buse ile gülüyor, Baran da anıracak gibi duruyordu. Ben kapıyı açtığım için de Poyraz önüme düşmüştü çünkü salağın dirseği kapıda kaldığı için önüme düşmüştü.
"Poyraz benim için yerlerde sürünmene gerek yok aşkım. Buse için sürüngen olabilirsin mesela." dediğimde herkes 32 dış sırıttı ve Poyraz'a döndüler.
"Banu ne diyorsun kızım ya, şuna bir el atın oğlum takılı kaldım." dediğinde Atlas yanımıza geldi ve Poyraz'ın kapının arkasında kalan dirseğine baktı. "Bu ne lan?" dediğinde Poyraz konuşmayı ihmal etmedi.
"Ohoo sen kaçırmışsın. Ben de Eray gibi binbaşı olcam."
"Sen mi binbaşı olacaksın? Seni birbaşı bile yapmazlar sen anca 0,01 başı olursun."
"Ben seninle ilgilenmiyorum Banu'cuğum. Ben hayallerimin peşinde koşan birisiyim."
"Sen diş hekimliği okumuyor musun?"
"Lan-"
"Oha, Buse ayrıl kanka." diyen bir ses duyduk ve Hayruş'a döndük. Her zamanki gibi açık sözlüydü canım kardeşim.
Atlas Poyraz'ın dirseğini çıkarttı ve herşeyi halledip şuradan kurtulduk. İlerlemeye devam ederken küçük adımlarla kızların yanına gittim. "Ee, naptınız bensiz?" dedim ve sohbeti başlattım.
-
POYRAZ'IN ANLATIMIYLA
"Off, bu saatte burada olmak zorunda mıydık?"
"Sızlanmayı keste ilerle Poyraz." Atlas'ın sıkıcı sesini duymaktan durmadan uykum geliyordu. Hayır yani, gecenin dördünde uyumak varken ormanın ortasında olmak nedir ya.
"Abi şu ne?"
"Ney ne, Poyraz. Kendine gel."
"Yok ya, onu demiyorum, birşey var sanki..."
"Of, yürü Poyraz, uykusuzluktan kafayı yedin."
"Baran ne kızıyon ya, tamam." dedim ve ilerlemeye devam ettim. Bir şey gördüğüme kalıbıma basarım ben. Hava aydınlanmaya devam ederken küçük bir kulübe gördüm ve diğerleri girdiği için bende girmek zorunda kaldım.
Kulübeyi gözlerimle süzmeye çalışırken yatak gördüm ve sanki yıllardır uykudan mahrum bırakılmış gibi koşarak yatağa geldim ve yatağa atladım.
"Poyraz kalk!" Hay ben bağıranın. "Kim bağırıyor kulağımın dibinde." dediğimde gözlerimi açtım ve yanımda Eray'ı gördüm. "Binbaşı da gelmiş hemen ya." diyerek yaptığım yerden kalktım ve diğerlerinin yanına gittim.
Hepsi masaya geçerken peşlerinden koştum ve boş sandalyeyi çekerek oturdum. Hava aydınlanmadan gitsek iyi olur yoksa uykusuzluktan ölcem. Onlar konuşurken ben kafamı masaya koymuş uyuklarken Eray'ın bana vurmasıyla kendime geldim.
"Poyraz, sen dışarı çık, hadi." dediğinde yerimde irkildim. "Oğlum, ben neden çıkıyorum lan. Sen çık." dedim ve hışımla cevap geldi. "Hava alda, kendine gel diye gerizekalı." dedi ve oflayarak dışarı çıktım.
Hava iyice serinlemiştu. Şimdi serin de, sabaha karşı falan çok sıcak olacak. Gözlerimi olabildiğince kapatmamaya çalıştım çünkü buraya gelirken gördüğüm insansı süliet beni yeterince korkutmuştu ama hayır. Ben korkak değilim.
Ben daha Ada'yı koruyacağım. O yüzden korkmamam lazım. Biraz daha ayakta kaldığımda yorgunluktan olduğum yerde çöktüm ve oturdum. Of yaa, Banu falan olsaydı keşke. Ne ddikodu patlatırdık ama.
Canım sıkılmaya devam ederken ağaçlık alanda hareketlilik fark ettim. Kendime gelip gözlerimi kıstığım sırada yerde yatan birisi gördüm. Kapıya bilmem kaç kez sertçe yumuk attıktan sonra ayağa kalktım ve o tarafa doğru koşmaya başladım.
"Ne oluyor lan!" Eray'ın ve Kaya'nın sesini umursamadan o tarafa doğru koşmaya başladım. Onlarda fark etmiş olmalı ki havaya küfür savurarak koşmaya başladılar.
Süliet midir, varlık mıdır, bilmem ama anında ayağa kalktı ve arkasında it sürüsü varmış gibi koşmaya, pardon uçmaya başladı. Evet, oğlum adam bildiğin uçuyor uçuyor!
Biz koştukça o kaçıyordu. Sonunda biraz olsun yakınlaşmıştım. Adam bildiğin Azrail gibi giyinmişti. Siyah, kafasını kapatacak bir pelerin. Koşmaya devam ederken arkasında dönüp taş atmaya başladı.
Taşları hiçe sayarak koşmaya devam ederken küçük bir taş ayağımın altına takıldı ve şak diye yapıştım. Of be, nasıl düştüm ama. Görmeniz lazım.
Diğerleri geldiğinde ayağa kalktım ve onlara baktım ve Kaya'nın sesini duydum. "Poyraz, sen salak mısın oğlum?" dediğinde sorusunu cevapladım.
"Yoo abi, o adamla iş birlikçiyim ben. Yalandan sizi çağırdım. Bide keyif olsun diye oturmuştum. Şimdi çay almaya gidiyom." dediğimde herkes göz devirdi ve bu seferde Baran'ın sorusuna maruz kalmıştım. "Ee, ne oldu?"
"Koşarken herif eline taş almış birisi ayağımın altına girdi yere yapıştım."
"İyi halt ettin gerizekalı."
"Teşekkürler abim." diyerek Atlas'a teşekkür ettim ve bu seferde ben onlara soru sordum. "Ne zaman eve gitcez?" dedim ve cevap bekledim.
"Şimdi." diyen Atlas'a baktım ve gözlerim parıldadı. "E hadi o zaman." diyerek evin yolunu tuttuk.
Eveeet, bu bölüm nasıldııı???
Yeni bölüm için sınır 10-10
Sınır gelmez diye bekliyorum neyse görüşürüzzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumralım
Fiksi RemajaBanu: Çok gıcıksın be adam. Atlas: Sende pis kadın. Banu: Seviyorum seni be.