Sonsuz bir beyazlıkta hayatta kalmak nasıl bir şeydir ki? Hiçbir renk ve gölgenin olmadığı uçsuz bucaksız bir beyazlık...Yer, gök, sağ sol hep beyaz. Bu biraz üşütür de. Kar gibi. Buz gibi. Nereden aklıma geldiğini sorarsanız Beyza beyaz demek ya hani. Nedense aklımda soğuk bir beyazlığı çağrıştırıyor sürekli. Barbaros siyah bir nokta ve Beyza'nın kaos dolu beyazlığında kaybolmak üzere. Ben de kırmızıyım. Kırmızıyı çok severim ve bence beyaza muhalif bir renk varsa o da siyah değil, kırmızıdır. Beyazın üstünde öyle çok belli olur ki, siyah nokta bir süre sonra görülmemeye başlasa da kırmızı olduğu yerde durur. Haşin, yırtıcı ve savaşçı bir nokta gibi Beyza'nın beyazlığına girmiş bulundum. Ve şimdi siyah bir noktayı nasıl kurtaracağımı düşünüyorum.
Beyza ağlamaya devam ederken bir anda yerden kalkıp dışarı çıktı. Sert adımlarla dış kapıya yürüyüp kapıyı kapattığında Barbaros merdivenlerin sonuna gelmişti bile. Ben de bundan fırsat bilip koşar adımlarla merdivenleri çıktım ve odasına doğru yürüyen Barbaros'a çarpmadan odasının kapısının üstünde duran anahtarı çevirdim. Kapıyı kilitleyip anahtarı elime aldığımda köşeye geçip beklemeye başladım. Atik bir hakaretle köşede beklerken Barbaros henüz yeni gelmişti. Nefesimi tutup bekliyorken onu izliyordum. Adımları yavaş ve dengede olması için dikkatliydi. Odasının önüne geldiğinde pür dikkat kapı koluna baktım. Evet kapıyı kilitlemiş anahtarı elime almıştım ama nedense içim kuşku ile dolmuştu. Cebimdeki anahtara bakıp emin olduktan sonra bir kere daha Barbaros'a baktım. Uzanıp kapı kolunu çevirdi ancak kapı açılmadı. Rahat bir nefes aldığımda kilitlediğimden emin oldum. Barbaros birkaç defa daha denedi ancak yine işe yaramadı. Kapı açılmıyordu.
"Kim kilitledi bu kapıyı?"
"Ben," diye cevaplamak isterdim ama sadece sessizce bekledim.
Durup bir süre bekledi ve o dokunmadan kapı kolu bir kere daha hareketlenince içerdeki adamın yaptığını anladım. Barbaros görmemişti ancak benim kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Adam hâlâ içerideydi ve Barbaros'a kesin zarar verecekti. Bunu bizzat görmek beni delicesine korkutmuştu. Hayatla ölüm arasında gidip gelen ben bile böyle entrikalardan ölesiye korkuyorum.
Aşağı kattaki dış kapı sertçe çarptığında hem ben hem Barbaros merdivenlere doğru baktık.
"Beyza geliyor olmalı," dedi Barbaros.
Bu bir uyarı mıydı bilmiyorum ancak hemen karşıdaki lavaboya geçip kapıyı aralık bıraktım. Sessizce hareket ederken anahtar hâlâ benimleydi.
"Sana inanamıyorum, üzülmem umrunda bile değil değil mi? Dışarıda ölene dek beklesem umrunda olmayacak yani?"
"Sus artık da anahtarı ver. Odama gireceğim."
"Ne anahtarı? Bende anahtar falan yok." Beyza rimele boyanmış gözlerini silerek arkasını lavaboya döndü. Aralıktan baksam da yüreğim ağzımdaydı. Birkaç avuçluk bir şey vardı aramızda. Yemin ediyorum hayatımda bu kadar deli dehşet tehlikeli bir ev daha görmedim. Buradan kurtulduğumda param olursa hayır yapacağım. Olmazsa da zaten hayra muhtacım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATTA KALMA SANATI
Mystery / ThrillerHuzurla yaşadığın evinde yalnız mısın gerçekten? Hiç tanımadığın ve sokakta gördüğünde yüzünü çevirdiğin biri ile paylaşmak ister misin? Peki ya onu sevmeye ne dersin? Bu, evsizlerin değil, bunu sanata dönüştüren köstebeklerin hikayesi... ❥ h.k...