o n s e k i z i n c i ❥

530 136 111
                                    




🌃

Bir keresinde tren istasyonlarında yatarken gelen geçenlerin geride bıraktığı yiyeceklerden arta kalanları yiyip, sıcak bekleme salonlarında uyuyordum. Hatta televizyon bile vardı ve sabah evlenme programlarını izleyip, akşam haberlerini de izleyip arada denk gelen çizgi filmlere kadar kendime güzel bir rutin oluşturuyordum. Bazen kendimi o kadar kaptırıyordum ki yattığım bekeleme koltuğuna biri oturduğunda kaldırıp orasının benim yatağım olduğunu söylüyordum. Sürekli seyahat edenler olmadığı için insanlar beni tanımıyordu bile. Sanki bir sonraki sefere binecek biri gibi algılayıp kendi işleri ilgileniyorlardı. Öylesine rahat günlerdi ki keşke aynı ortamı bir daha bulabilsem. Yaklaşık altı ay kadar orada kalıp kışı çıkarmış ilk baharın soğuk zamanlarını da geçirmiştim. Daha da devam ederdim aslında ama kimsesiz bir insanın elbet mutluluğu yarıda kalır. Bu değişmeyen bir kuraldır ne yazık ki.

Orada çalışan istasyon şefinin bana takmasıyla tüm güzellikler mahvoldu netice itibari ile. Önce beni birkaç işte çalıştırdı. Yatıyorsan kendi işinin karşılığını vereceksin diye. İstemsizce de olsa kabul edip söylediği işleri yapıyordum. Kimi zaman temizlik kimi zaman müşterilerle ilgilenmek olsun bayağı çalışmışlığım da var. Bu kadar olsaydı yine idare ederdim.

Sonrasında ise tacizleri başladı. Her şeye kabulüm ama bir başkasının benden izinsiz vücuduma dokunmasına asla tahammül edemem. Bunu para için yapan arkadaşlarım da var ama ben yine de istemiyorum. İu hayatta her şeyden nefret etsem bile kendime az da olsa saygım var. Ve bu hayatta sahip olduğum tek şey; sağlıklı ve nispeten güzel bir beden.

Adam artık çıtayı iyice yükseltmeye başladığında istekleri çekilmez oldu. Gittiği yemeklerde beni götürüp oradan da dans etmek gibi hevesleri vardı. Fantezileri çeşit çeşit çoğalırken her reddettiğimde daha fazla ağır iş veriyor daha çok üstüme geliyordu. Soğuk günlerde başkasının evine girmek de oldukça tehlikelidir zira genelde evde olurlar ve boş olanlar da epey soğuk olur. En azından soğuk günler geçene dek sabretmeyi denedim ama en son yaptığı şeyle sabrım taştı.

Temizlik için tren vagonlarını gezdiğim vakitte bir vagonu yatak odası gibi ayarlayıp beni içeri kilitlediğinde bu son nokta olmuştu. Giymem için açık gecelikler, şarap ve mide bulandırıcı benliği ile anahtarı pantolonun içinden iç çamaşırına gönderdiğinde oradan asla kurtulamayacağımı sandım. Cama bakıp kırmak için sağda solda bir şey aradım ama yoktu. Çelimsiz ellerim de kırmak için yeterli değildi. Başka bir memlekete gitsek ve kilitli odada birlikte onca vakti geçirsek sonunda ben kesin canıma kıyardım ama neyseki trende yangın çıktı da ikimiz de kaçtık. Bir daha ne o istasyona gittim ne de binaların içinde kaldım. Özellikle halka açık hiçbir binada sabahlamadım. Herkesin gelip kaldığı yerde insanın başına her şey gelebiliyor çünkü. O yüzden soğuk da olsa en güvenli yerler ya parklar ya da banklardır. Hava yağmurlu ise; parklar, yer altı geçitleri... Hava iyiyse de özellikle kameraların olduğu banklardan daha güvenlisi yoktur. Elbette oralarda da başınıza bir şeyin gelmesi mümkündür ama en azından kilitlenmez ve kaçmanız daha kolay olur.

Bazı köstebekler bu hayattan sıkılıp evleniyor. Bazıları ise okula gidip meslek sahibi olup kendi evini alıyor. Ama ben ve Aslan gibiler isyankar ve tutunacak bir dal bulamayan kişileriz. Pek bir işe yaramadığımız gibi öyle ahım şahım yeteneklerimiz de yok. Tek bildiğim başkalarının evine girip gizlice kalmak. Doğrusu bu biraz daha adaletli geliyor. Hayata eksilerde başlamış biri olarak bir de çalışmak bana inanılmaz haksızca geliyor. Onlar zaten üstün ve onların çalıştıklarında bizim de hakkımız var. Bu, parazit olan her şeyin en büyük avuntusudur neticede.

HAYATTA KALMA SANATIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin