🌃Vakit ilerledikçe karanlık daha çok kapladı gökyüzünü. Gecenin sessiz ve soğukluğuna inat insanlar canlı ve hareketliydi. Yanımdaki ana yoldan geçip giden otobüs ve araçların sesleri, trafiğin karmaşası kulağıma dolarken alt geçide doğru yürümeye başladım. İşten çıkan insan sürüsü ile alt geçitten geçerken tramvayın olduğu durağa geldik. Kimisi kartını okutup iç tarafa geçerken kimisi bekleyip konuşmaya devam etti. Çok beklemedik on dakika sonra tramvay geldi. Toplulukla birlikte tramvaya binip boş bir yere oturdum.
Bir köşede babasının yanında duran bir oğlan çocuğu, diğer köşede sevgilisinin omzuna yatmış bir kız, diğer köşede dik durmak için tutunduğu yerde sabit kalmaya çalışan bir yaşlı adam... Tek tek gezindi gözlerim hepsinin üstünde. Aslında Tan'ın dediği gibi herkesin hayatta kalma savaşı kendine özgüydü. Herkes gibi olan birileri vardı bu dünyada. Benim gibi olanlar da vardı. Kendimi ötekileştiren bendim belki de. Evet mahrum olduğum çok fazla şey vardı ama bu dünyada her şeyi tam olan da kimse yoktu ki.
Önüme dönüp elimdeki telefona baktığımda atılan birkaç mesaja baktım.
Tan
Hayat Hanım masanızda göremedim sizi.Tan
İyi misiniz?Tan
Numaranızı danışmadan aldım. Ben Tan.Bu üç mesaj bu yaşıma dek aldığım en samimi ve içten mesajlardı. O kadar kıymetlilerdi ki Tan'ın bile bundan haberi yoktu belki de. Bir varlık olsalar başlarını okşardım. O derece gözüme şirin görünüyorlardı.
Tüm mesajları ekran görüntüsü alıp başka bir klasöre kaydettiğimde mesajlar bölümünden sildim. Melda ile konuşmaları da sildiğimde geriye tek bir iz bırakmamıştım. Tan'ın beni yanlış anlamasını bekliyordum ama o iyi niyetimi fark etmişti. Şimdi de beni korumaya çalışıyordu. Tıpkı benim onu koruduğum gibi.
Oturduğum yerde dizlerimi birleştirip ellerimi üstüne koydum ve ayak parmaklarımda yükselip cama yansıyan görüntüm ile karşılaştım. Gerçekten de Melda'nın dediği gibi bakımsız saçlarım mı vardı? Biraz da olsa karışık saçlarımı elimle toplamaya çalıştım. Birbirinden bağımsız iki yakamı düzeltip, tırnaklarıma baktım. Kendime biraz daha bakmalıydım.
Beyza evde olduğu için duş alamazdım. O halde başka bir yere gitmeliyim. Tan'ların evine giderken yol üstünde gördüğüm küçük hamam olduğu durakta indiğimde eskiden hep gittiğim bu yeri bir kere daha kullanmayalı yıllar olmuştu. Köstebeklik yaptığım evler normalde böyle dolu olmazdı. Duş almak daha kolay oluyordu o yüzden. İlk defa bu kadar bir aile ile birlikte kalıyordum. Aslında büyük riskti ancak vazgeçemiyordum bir türlü.
Tüm kıyafetlerimi çıkarıp çantam ile birlikte dolaba koyup kilitlediğimde üstümde sadece dizlerimi ve göğüslerimi örten bez parçası vardı. Banyo banyo ayrılan hamamda kendime bir yer seçip önce kendi duşumu aldım güzelce. Bakımsız saçlarımı yıkadım, tırnaklarımı temizledim, tüm vücudumu tertemiz yaptığımda dış tarafa geçip geniş mermerin üstüne uzandım ve insanları lifleyen abladan rica edip beni de liflemesini istedim. Kadın bana acımış olacak ki herkesten ücret isteyip bunu biraz daha sert yaparken benden para almadan nazikçe yapmaya çalıştı.
"Amanın! Şu çelimsiz kollar da ne kızım? Hiç mi yemek yemiyorsun sen? Neredeyse kaburgalarını sayacağım..."
Sıcak suyun vermiş olduğu rahatlık ile kendimi tamamen saldığımda sözleri bir ninni gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATTA KALMA SANATI
Mystery / ThrillerHuzurla yaşadığın evinde yalnız mısın gerçekten? Hiç tanımadığın ve sokakta gördüğünde yüzünü çevirdiğin biri ile paylaşmak ister misin? Peki ya onu sevmeye ne dersin? Bu, evsizlerin değil, bunu sanata dönüştüren köstebeklerin hikayesi... ❥ h.k...