Arman'ın odasından çıkan Giray duvarda asılı çerçevelere bakarak koridorda dümdüz yürüyerek çıkış kapısına ulaştı. Kapıdan içeri giren Baturalp'i gördüğünde neşeli olmaya zorladığı gülümsemesiyle "Komutanınız deli" dedi.
Elleri ceplerinde onun gelişini izleyen Baturalp ise gülerek başını aşağı yukarı salladı.
"Burada delirmeyen adam yoktur."
Giray kaşlarını çattı önce, ardından rol yapmayı bıraktığı buruk bir gülümsemeyle "O kadar mı kötü?" diye sordu.
Baturalp kapıdan çıkarken "Ne sen sor ne ben söyleyeyim" diyerek karakolun bir kaç kilometre ilerisindeki mevzilere doğru yürümeye başladı. Arkasından onu takip eden Giray'a "Başını eğerek yürü, yeteri kadar açık hedef oldun" diye uyardı.
Giray ise omuz silkerek hâlâ başı dimdik yürümeye devam etti.
"Sizden bir farkım yok dostum, ölüm her yerde."
Baturalp onun bu cesaretine sadece gülümsedi. Sabaha kadar süren mevzi nöbetinde olsaydı yine aynı cümleleri kurar mıydı merak ediyordu.
"Askerliğini nerede yapmıştın?" diye sorarken mevzide nöbet tutan Tan'a doğru yürüyordu.
Giray da elleri cebinde "Kuzey Irak" dedi sadece, bir yandan da ayağının ucundaki taşlara vuruyordu.
Baturalp hmlayarak karşılık verdi sadece. Mevziye ulaştığında kum torbalarının üstündeki uzun menzilli tüfeğin karşısında uçsuz bucaksız dağları kontrol eden Tan'ın omzuna elini koydu. Tan gözleri nerdeyse kan çanağına dönmüş bir suratla komutanına baktı sakince.
"Hadi koçum sen dinlemeye geç, nöbeti ben devralırım."
Tan, kum torbalarının üstündeki kendi tüfeğini alıp çapraz tutuşta başını salladı ve Baturalp'in arkasındaki Giray'a baktı.
"Komutanım, küçük adam ne olacak?"
Giray hepsinin ona küçük adam demesine gülümsüyordu artık, Tan'a samimi bir gülüşle "Küçük adam komutanınızın infaz vermesini bekleyecek" dedi.
Hepsi onların arasındaki sürtüşmeyi az çok bildiği için Tan gülerek "Allah yardımcın olsun o zaman kardeş" diyerek mevziye geçen Baturalp'le elini Giray'ın omzuna attı.
"Hadi benden bu kadar, pestili çıkmış bu bedeni devirelim."
Giray ona baş sallayarak "İyi dinlenmeler kardeşim" dediğinde Tan onları yalnız bırakıp karakol binasına doğru giden rampada başı dik yürümeye başladı. Giray'ın o an fark ettiği şey kalbine ok gibi saplandı. Hiçbiri kendisini korumak için duvarların dibinden ya da eğilerek yürümüyorlardı. Hepsinin başı dik ve dümdüz ilerliyorlardı.
Tüfeğin başına geçen Baturalp'e dönerek yutkundu.
"Hiç mi korkunuz kalmadı?"
Baturalp ne demek istediğini bir kaç saniye düşünüp omuz silkti.
"Burada korkuya yer kalmayacak kadar uzun kaldık küçük adam, artık sadece bir günü daha bitirdik diye şükrediyoruz."
Giray daha önce gittiği sınır karakollarının zor şartlarını bilerek buranın kapasitesinin daha fazla arttırıldığını düşünüyordu ama yalnızlık denen zehrin tüm askerlerin bünyesine işlediğini fark etmişti. Onlarca adamın içinde yalnızdınız, artık aileniz buradaki adamlar olmuştu.
"Şafak kaç komutanım?"
Baturalp düşünür gibi hmladı ama ardından omuz silkerek güldü.
"Burada şafak yoktur, gece ve gündüz vardır. Güneşin doğuşunu avuçlarınla sıkarsın bir kaç saatliğine de olsa uyumak için. Uyumak dediysem de aktif uykudur o, tetiktesindir, birinin gelip sarsarak uyandırıp 'Uyan asker, baskın yedik' demesini beklersin. Artık korkun da kalmamıştır, elin her zaman tüfeğindedir, çoğumuz o tüfekle uyuruz ki toparlanacak vakit bile kalmadan yanındakini korumak için mevziye koşarsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADRAJ - BxB
General FictionAskeri eşcinsel kurgu. #sınırkarakolu #dağ #savaştimi #komutan #muhabir #asker #muhbir #sırlar #aşk #intikam #kaos HİKAYEDE YER ALAN KİŞİ, KURUM VE KURULUŞLAR GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR, TAMAMEN KURGU ÜRÜNÜDÜR!!!