⚔️ Ölüm Ve Umut ⚔️

2K 205 22
                                    

Mem Ararat - Zîz




Aşk kurak topraklarda açan çöl çiçeklerinde, kanla yazılan kaderde dinen hırçın denizlerde...

🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶


Rojhat çok şey kaybetmişti bu hayatta; çocukluğunu, gençliğini, onurunu, şerefini, en çokta umutlarını. Yaralarla kaplı ruhu sürüklendikçe kanadı, kanadıkça sustu kederine. Rojhat iyileşemedi, yaralar tüm bedenini ve ruhunu kapladı. O artık yaradan ibaretti ve yaralandığı yerde umutlarını da kaybetti.

Fakat yıllar sonra umudun ve özgürlüğün bir çift deniz gözlerle geleceğini de bilmiyordu. Belki de bu, hayatın ona 'Şimdi mutlu ve özgür olabilirsin' deme şekliydi. Fakat hiçbir zaman o özgürlüğe bir adım bile yaklaşamamıştı.

Günlerce sessiz çığlıklarıyla söylediği mırıltılar nefretle taşlaşmış bir kalbe ulaşmamıştı. O kalbin git gide kendisinden uzaklaştığını hissediyordu. Fakat umut... Peki ya umut bitmiş miydi?

Oysa umut, onu köyde gördüğü o ilk andaydı. Yanındaki adamlar "Kim bu komutan?" "Adı neydi bunun?" diye sorduklarında sesinin duyulmasından korkar gibi fısıltıyla 'Baturalp' dediği andaydı. 'Saklımdasın' dediği adam için özgürlüğünü bir an bile düşünmeden teslim etmekti kan kokan ellere.

Hücrenin demir kapısının sesini duyduğunda yaslandığı duvara tutunarak ayağa kalktı. Sonunda gelmişti umut, tüm gün bir kere bile göremediği adam sanki omuzlarında taşıdığı yükle çökmüş gibi yorgun adımlarla demir parmaklıklara yaklaştı. Umut, umut bitmezdi değil mi?

Baturalp, esmer teninde yine öldürücü güzelliğiyle ve Azrail'e ruhunu bir avuç toprakta verebilecek kadar huzurlu gülümsemesiyle ona bakan adamı görmemek için sırtını demir parmaklıklara yaslayıp sert zemine oturdu. Neden gelmişti buraya Baturalp de bilmiyordu. Fakat sürekli kendini onun yanında buluyor, günlerce süren uykusuzluğunu onun yanı başında gideriyordu. Acı, bu kadar huzurlu muydu artık?

Rojhat sırtını ona dönen adamla tekrar oturup pencereden yıldızlı gökyüzüne bakarak acı dolu bir gülümsemeyle gözlerini kapattı. Denizler bir kez daha kurak topraklarına uğramıştı ya, Rojhat buna bile razıydı.

Baturalp yine Rojhat'ın sesiyle gözlerini kapattı. Bu sesin büyüsü bu defa sanki göklere isyan eder gibiydi.



Çi bû çi nebû, wa êşek nû bû
(Ne idi ,ne değildi. O yepyeni bir acı.)

Kevnar bû, ji kevnarên herî, viran bû
(Ve antikti en eski olandan, virandı...)

Wa xemên min, pêre ar, pêre har bûn, bênav bû
(Kederlerim onunla bir harlı yangındı, isimsizdi...)

Bêyî zar û ziman bû (isimsizdi ve dilsizdi)

Nas bû... (Tanıdıktı...)

lê dîsa jî ew wenda bû (ama yine de o bir kayıptı)

Ez nexşeyek lalim, dibilînim, dinalim
(Ben dilsiz bir haritayım, mırıldandıkça inlerim.)

Li havînekê kerrim, zîzim, lalim
(Bir yaz mevsiminde; sağır, hassas ve lâlim)

Westiyayî û bêhal im (Yorgun ve halsizim)

Malwêranek im, xewnekê dibînim û li ber bayê dinyayekê dilerizînim
(Evsizim ve bir rüya görüyorum ve rüyamın fırtınası ile bir dünyayı titretiyor.)

Nepirsin vê sibehê, navê êşa min Sozdar e.
(Sormayın, Sozdar'dır bu sabah acımın ismi.)


Baturalp gözlerini açıp Rojhat'ın ne söylediğini anlamasa da sesindeki acıya ve çaresizliğe dayanamayarak oturduğu yerden kalktı, ağır adımlarda parmaklıkların kapısında durdu ve elindeki anahtarla kilidi açıp hücrenin içine girdi. Onun ne yaptığını izleyen Rojhat tam karşısındaki duvara yaslanan adamla gülümsedi. Baturalp bu acıya daha ne kadar dayanacaktı bilmiyordu fakat Rojhat'ın gözlerinin içine bakarak karşısına oturdu. Rojhat sesiyle bir dünyayı titretmişti, hırçın denizleri durdurup sesini duyurmayı başarmıştı.

KADRAJ - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin