⚔️ Denizler Toprağa Dökülsün ⚔️

1.2K 118 52
                                    

Mandalina Bahçesi 🎶


🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶🎶


Baturalp biten sigarasının izmaritini açık camdan fırlatıp evin önünden geçen polis aracına bakarak camı kapattı. Salondaki sırt çantasından giyebileceği rahat bir şeyler bulup üstünü değiştirdi. Rojhat'ın "Komutan" diye seslenmesine karanlıkta yolunu bulurak "Geliyorum" deyip odaya girdi ve kapıyı kapatıp yatakta sırt üstü yatan adamın örtüyü kaldırmasıyla ses çıkarmadan yatağa girdi.

Rojhat onun gelişiyle içinde garip bir huzurla sırtını ona dönüp gözlerini kapattı. Yanı başında yatan adamın varlığı belki de şimdiye kadar hissedebileceği tek huzurlu ve mutlu olduğu anlardan biriydi. Onun beline kolunu sarıp sırtını göğsüne yaslayan Baturalp yatakta küçücük kalan adamın saçlarından derince öpüp başını omzuna yasladı.

"Eğer dışarı çıkma şansın olsaydı nereye gitmek isterdin?"

Rojhat bu soruyla gözlerini açıp gülümsedi.

"Denizi görmek isterdim... Hatta sadece denizi görmek için bile son bir kez dışarı çıkmak isterdim."

Baturalp onun bu isteğine hafif bir şaşkınlıkla burnunu saçlarına sürttü. Rojhat yüzünü ona dönmek için hareketlendiğinde biraz geri çekildi. Karanlık odada bile ışıl ışıl parlayan deniz mavisi gözlere bakarak omuz silkti.

"İstanbul'a gelirken bir asker denizin üstünden geçtiğimizi söylerken duydum ama bindiğimiz aracın camları yoktu, göremedim."

Baturalp kaşlarını çatarak onu gülümseyerek izleyen adamın yüzüne elini koyup yavaşça okşadı.

"Denizi görmeyi çok mu istiyorsun?"

Rojhat sakince başını aşağı yukarı salladı sadece ve kolunu ona saran adama sıkıca sarıldı.

"Çocukken İstanbul'u gösteren bir posterim vardı. Deniz o kadar durgun ve masmaviydi ki, sanki maviliği tüm renkleri boyayabilirmiş gibiydi... O günden sonra..."

Cümlesine boğazına düğümlenen acı yüzünden devam edemeyince susup başını Baturalp'in göğsüne gizledi. Baturalp ise yüzünü buruşturarak göğsüne saplanan sızıyla iç çekti.

"Göreceksin dağların oğlu, sana bir gün bütün denizleri göstereceğim, söz veriyorum."

Rojhat omuz silkerek saklandığı yerde mırıldandı. "Sözler verme komutan, umut zehirdir unutma."

Baturalp onu kendine çekip daha sıkı sarılarak başından öptü. "Türk askeri verdiği sözleri tutar dağ çiçeği, sen de bunu unutma."

Rojhat gülümseyerek tekrar gözlerini kapattı ve yerinde biraz kıpırdanarak Baturalp'in göğsüne yüzünü gömüp onun kokusunda soluk aldı.

"Senin kokun deniz kokusuna mı benziyor komutan, sanki sende denizi görebilirmişim gibi, gözlerine baktığımda o posterdeki denizi görüyorum."

Baturalp gülerek Rojhat'ın alnından öptü. "Nasıl kokuyorum bilmiyorum ama gözlerim denizlerin olur istersen."

Rojhat ondan beklenmedik bir kıkırtıyla başını kaldırdığında Baturalp duyduğu o tiz gülüşe şokla kaşlarını çattı. "Rojhat, bir daha şöyle gülersen kendi denizimde boğulurum haberin olsun."

Rojhat utanarak "Tamam tamam" deyip tekrar başını eğdi ama söyleceği şeyi hatırlayınca omuz silkerek "Senin denizlerin çok korkunç komutan, çok hırçın ve sinirli" deyince bu sefer Baturalp güldü.

"Korkma, bir sana sakinleşir o denizler, bir tek senin için durulur. Sen yeter ki o denizleri görmeyi iste."

Rojhat daha da utanarak mırıltıyla "İstiyorum, hep istedim" deyip sanki Baturalp'ten bir milim ayrılırsa karanlıklara düşecekmiş gibi tamamen onun göğsüne sokuldu.

KADRAJ - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin