1-Teklif

1.4K 196 271
                                    




Ağırlıklı olarak bordo rengi,kadife ve yerlere kadar uzanan gösterişli perdelerle bezenmiş bir koridorda yürüyordu Jungkook.Sinirliydi,hem de oldukça.Çünkü can sıkıcı bir şekilde buraya gelmesi için emrivaki yapılmıştı.Bu,karakterine ve yaradılış mizacına hiç ama hiç uymuyordu.Sarayın altın varaklı her köşesi,ruhunun biraz daha boğulmasına neden oluyordu.Tüm bu ihtişam,kurallar,atılan her adımının izlenmesi resmen ruhunu daraltıyordu.

"Bekle,içeri 11.30 da gireceğiz"

"Ne?"

"İçeriye diyorum 11.30 da gireceğiz 4 dakikamız daha var"

Jungkook sinirle burun kemerini sıkarken sakinleşmeye çalışıyordu.Sarayın içinde,o ruhsuz koridorlarında yürürken değerli vaktinden yeterince kaybetmişti zaten.Oysa şimdi sevgili menajeri,şımarık prensin onları 4 dakika sonra kabul edeceğini söylüyordu.Neden her şey böyle sikimsonik kurallara bağlı olmak zorundaydı ki?

"Bana bak,içeri girdiğinde güler yüzlü ol,ve eğilmeyi unutma.Ayrıca ters ya da ukala cevaplar verme.Ha bir de şey ona ismiyle değil majesteleri diyerek hitap edeceksin,ne kadar sinir olsan da karşındaki kişi bir prens bunu unutma"

"Bu çok zor"

"Niye? Hayran buluşmalarında bunu hep yapıyorsun"

"O farklı.Onlar benim hayranlarım"

"Güzel,o halde bu görüşmeyi de öyle düşün.Hem duyduğuma göre Prens Jimin'de senin hayranınmış"

"Kraliyetin benim şarkılarımı dinlediğini düşünmüyorum hyung"

"Doğru.Prens,müziğinin değil de senin hayranınmış gibi.Zamanı geldi,hadi"

Jungkook gözlerini devirmek istese de kendini tutmuştu.Ortadan iki kanada ayrılan kapı onun için açıldığında içeri girmek için adımlamıştı ama kapıdaki görevli onu durdurmuştu.Öncelikle gelişinin prense haber verilmesi,onun da kabulü ile içeri davet edilmesi gerekiyordu.Neyse ki bu gereksiz(!) tören çok fazla uzamamış ve kısa bir süre sonra içeri davet edilmişti.

İlk farkettiği şey,neredeyse tarihi eser sayılabilecek mobilyalar ve pahalı olduğu 10 km öteden bile belli olan sanat eserleriydi.Odanın bir tarafı tavandan tabana uzun bir kitaplıkla çevrelenmişken diğer tarafı üzerindeki vernikle parıl parıl parlayan bir çalışma masası ile doldurulmuştu.İstemsizce odayı incelemeye devam ederken buranın prensin odası değil,muhtemelen çalışma odası gibi bir yer olduğunu anlamıştı.

Bakınmaya devam ettiği anda odanın cumbalı kısmındaki balkonda,üzerinde geleneksel kıyafeti ile ayakta durup dışarıyı izleyen prensi farketmişti.Ona yaklaşmalı mıydı yoksa seslenip geldiğini haber mi vermeliydi bunun ikilemiyle uğraşıyordu.Ama prens,göz alıcıbir gülümsemeyle ona doğru döndüğünde hemen arkasından görünen güneşle birlikte gözünün kamaşmasına engel olamamış ve elini yüzünün önünde siper etmişti.

"Gözünüzü kamaştırabildiğime sevindim"

Oldukça şımarık ve kendini beğenmiş bir ses tonuyla konuştuğunda,aksini söylemek için kendisini tutmak zorunda kalmıştı Jungkook.Yapay bir gülümseme ile cevap verdikten sonra menajerinin söylediği gibi istemese de prensin önünde 90 derece eğilmişti.

"Teşekkür ederim,lütfen gelin oturalım "

Nazik bir işaretten sonra önce kendisi oturmuştu kuş tüyü rahatlığındaki koltuğuna.Pozitif bir görüntü çizebilmek için oldukça ılımlı yaklaşan Jungkook da prense uyum sağlayarak karşısına geçmişti.Prens olan bir göz işaretiyle yanındaki yardımcısından önlerinde hazır bekletilen çayı fincanlara dökmesini istemişti.Başka hiçbir konuşma yaşanmadığı için durumu garipseyen Jungkook,zaman geçirmek için fincanı dudaklarına götürürken bir boğaz temizleme sesiyle karşılaşmıştı.

Sassy Prince | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin