22'

399 51 105
                                    

Chan

"Gerçekten bu kadar delirmeni anlamıyorum. Hayır. Bunu yapacağını biliyordum bir gün ancak... Bak."

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sözlerim tükenmiş her ne dersem diyeyim sözlerim sanki benim ağzımdan çıkmıyordu.

Karşımdakinin bana tek bir şey söylememesi de canımı sıkıyordu. Açıklasın istiyorum. Her şeyi söylesin bana ama o susup bana bakmayı tercih ediyor.

Yüzümü unutmak istemiyor mu? O yüzden mi böyle yalandan bakıyor.

"O adam yüzünden bunu yapman aptallık!" Dedim bir anda yükselerek. Artık duygularımı kontrol edeceğimi sanmıyorum. Kontrol etmeye çalışmıyorum.

"Chan-"

"Jeongin yüzünden mi geldik biz Kore'ye? Onu geri almak mıydı amacın?"

Bir şey demeyip öylece suratıma baktı. Onun yüzünden mi öldürttü o iki pisliği?

"Değer miydi?" Dedim sesimi sabit tutmaya çalışarak. Başını salladı sadece. Yaptığı şeyin arkasında duruyordu yani.

"O benim oğlum! Yuna benden çaldı oğlumu! Jeongin senin de kardeşin Chan!"

"Hayır! Benim kardeşim falan yok!" Masaya vurarak ayağa kalktım. O adam benden aldığı an gitti zaten.

Jeongin'i unutarak yaşadım. Hayatıma gelip alt üst etti yine. O doğduktan sonra oldu her şey. Babam annemden uzaklaştı, annem ve babam beni unuttu en sonunda da babam beni değil onu seçti.

Bir kere bile gelip bakmadı. Giderken arkasına bakmak yerine elindeki jeongin'e baktı. O beş yaşındaki çocuğu bir kere bile düşünmedi. Benim o gün neler hissettiğimi ikisi de ebeveyn olarak umursamadı.

Ben sakladım onu, annem jeongin'e bir şey yapmasın diye saklamıştım. Gözü dönmüştü onun. Ben kendimi değil ona bir şey yapacak sandım. Onu korumak istemiştim. O zaman jeongin gözümde korunması gereken bir şeydi. Beş yaşındaki çocuk bile bunu anlamıştı ama o ikisi fark etmemişti.

Yapamamıştım ama. Koruyamadım benden alıp gitti. Belki yatağın altına saklasam onu görüp benden almazdı.

"O kadınla olduğunu bildiğim her an kendimden nefret ettim ben Chan!"

Hayır kendinden değil benden nefret ettin sen. Senin için her zaman o adam vardı. Ne jeongin umrundaydı ne de ben.

Jeongin'i yanımıza getirdiği ilk günden beri kabul etmek istemedim. Babama benziyordu. Her gün anne ve babasından bahsediyordu. Çok sevmişler onu. Sevgiyle büyümüş. Benden iyi olmasını kaldıramadım.

Ben ise annemi büyüttüm.

"Çok mu özledin çocuğunu?" dedim yüzümü buruşturarak.

"Özledim. Benim oğlum o Chan. Nasıl özlemem? Sende özledin."

Asla.

Saçmalıyordu.

Ben hepsinden nefret ediyorum sadece.

"Ben kaç yıl yatacağım bilmiyorum Chan. Azmettirmekten dolayı cezam daha az olur belki bilmiyorum. Ben yokken Jeonginle ilgilen, onu koru. Sizin birbirinizden başka kimseniz yok. Onu o amcasıyla yalnız bırakma."

Ne diyor? Jeongin'i koru mu?

Yirmi beş yaşındaki Chan öyle şeyleri bilmez. En son birisini korumaya çalıştığımda başıma neler geldiğini biliyorum.

Beş yaşındaki Chan ile birlikte o kelimeyi de hayatımdan çıkarttım ben.

"Mahkeme ne zaman?" Dedim onun dediklerini tiye almayarak.

mokita, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin