Ani çıkışlar Jisoo'ya göre değildi. Yine sahte bir gülümsemeyle konuştu. "Düşüneceğim."
"Doğru kararı vereceğini biliyoruz. Bay Jeon un oğluyla bizzat tanıştım, gerçekten çok centilmen bir çocuk. Çok iyi anlaşacağınıza eminim."
Jisoo evet dememişti ama hayat tıpkı olması gerektiği gibi kendi akışında ilerliyordu. Onun düşüncesi önemsiz bir ayrıntıydı.
Dudaklarını birbirine bastırıp dışarıya baktı. Bunu biraz düşünecekti. Belki de kötü bir fikir değildi.
Kızının dışarıya daldığını gören Bayan Kim konuyu dağıttı.
"Sonunda yağmur yavaşlıyor."
"İçeri girerken bir dilenci gördük, senin duvara dayanmış dinleniyordu."
Jisoo gözünü pencereden ayırıp babasına baktı.
"Şu yün şapkalı mavi ceketli adamı mı diyorsunuz?"
"Evet, sen de gördün o zaman."
"Hala orada olması garip ama dilenci olduğunu sanmıyorum. Sanırım karton topluyordu."
"Aynı şey tatlım."
Jisoo annesine gözlerini hafifçe devirdi ve yemeğine devam etti. Tartışmayacaktı bile.
"Yağmurun bitmesi iyi oldu, gider artık senin kapının önünden."
Başını sallayıp yemeğine devam etti. "Çorba nasıl olmuş?"
"Güzeldi, ellerine sağlık."
Annesi de babası da sadece iki kaşık alıp bırakmıştı. Belki de gerçekten sadece sipariş vermeliydi. Ne kadar çabalarsa çabalasın hayat kendi iradesinde akıp gidiyordu.
"Afiyet olsun."
Her yemekten iki kaşık yemeklerini bitirmişlerdi. Jisoo'da ise iştah kalmamıştı. Oysa ne kadar özene bezene hazırlamıştı. Hepsi boşa gitmişti sanırım.
"Biz kalkalım o zaman."
"Kalsaydınız."
"Evde gidip Bay Jeon'u bilgilendirsek iyi olacak."
O can sıkıntısı tekrar içinde büyümüştü. O kadar daraltıyordu ki dudaklarını birbirine bastırdı. Sadece sustu.
Bay ve Bayan Kim paltolarını giyip kızlarına bir kez daha sarıldılar. Pek olağan bir olay değildi. Jisoo gülümsedi." Dikkatli gidin. "
"Tamam kızım, hadi hoşçakal."
Kapıdan onların gidişini izledi. Dış kapı açıldığında yine o mavi cekete gözü takıldı. O adam hala gitmemiş miydi?
Anne ve babası gittikten sonra hızla ceketini giyip dışarı çıktı. Yağmur durmasına rağmen hava hala buz gibiydi. Bahçe kapısını açıp hafifçe adama baktı.
Dudakları mosmordu ve titriyordu. Gözleri uzun dalgalı saçları tarafından kapatılmış olsa da Jisoo dikkatlice bakınca gözlerinin kapalı olduğunu fark etti. Bu adam donuyordu!
Korku ve endişeyle yere eğildi. "Bayım!"
Elini hafifçe adamın omzuna götürdü ve onu sarstı. "Bayım! Bayım iyi misiniz?" Endişesi gitgide büyüyordu. Duyduğu hırıltılar artmış, resmen adam can çekişiyordu. Bilinçsizdi ve titriyordu.
Ellerini adamın buz tutmuş nasırlı ellerine götürdü ve sıkıca tuttu. "Bayım lütfen bir şey söyleyin!" Sesi titremişti.
Adam gözlerini araladı. Dudağından çıkan hırıltılar çok az azalmıştı. Sürekli titrediği ve içindeki acı bilincini kaybetmesine neden olduğu için karşısındaki kadını seçemiyordu. Sadece kar gibi beyaz bir ten ve kömür karası saçlarını seçebilmişti.
Jisoo yere dizlerini koyup adamın kolunun altına girdi. "Kalkın."
Bir eliyle adamın kolunu tutuyor bir eliyle de adamın ince belini kavrıyordu. Onu yavaşça doğrulttu. "Yürüyebilirsiniz değil mi, sadece birkaç adım."
Adam hiçbir şeyi net göremiyor ama o hafif sesin emirlerini bir iç güdüyle yerine getiriyordu. Zorla bacağını öne attı.
"Evet aynen böyle." Onu bahçenin içine ardından da evine kadar zorla yürüttü. Kapıyı boşta kalan ayağıyla itekleyip açtı.
Adamın dudaklarının aralandı ve belli belirsiz bir şeyler söyledi.
"Te-teşekkür ederim." Ancak kız onu anlamıştı.Onu koltuğa uzattı ve önce kendi botlarını ardından genç adamın yırtık ayakkabılarını çıkarıp kapının önüne attı. Kapıyı çarpıp hızla telefonuna sarıldı ve ambulansı aradı.
"Merhaba! Evimin önünde bulduğum bir adam soğuktan donuyor, bilinçsiz bir durumda... Evet adres..."
Aramasını bitirdikten sonra adamın çorabını ve ceketini çıkarıp bulabildiği tüm battaniyelerle onu sardı. Bir hışımla üst kata çıkıp ısıtıcalarla aşağı indi. Hepsini adamın çevresine yerleştirip çalıştırdı.
Son olarak adamın ıslak şapkasını çıkarıp gözlerini görmesini engelleyen dalgalı saçlarını elleriyle nazikçe arkaya taradı. Aslında çok yakışıklı ve temiz yüzlü bir adamdı.
Endişeli bir şekilde koltuğa oturdu, dizleri titriyor, korkudan elleri terliyordu.
Adam yavaş yavaş titremeyi kesip hırıltısı zayıflayınca, bu manzara biraz da olsa Jisoo'yu rahatlamıştı. İçinde ağır bir yük olan nefesini hafifçe dışarı verdi.
Kısa bir süre sonra ise adamın titrek gözleri ile onun gözleri buluştu. Sonunda gözlerini açmıştı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.