Taehyung ceketini düzeltip saçını arkaya taradı. Bu gün olabileceği en yakışıklı halindeydi. Bunun sebebi yıllardır görmediği babasıyla yapacağı sohbetti.
Lavabodan çıkıp kendinden emin adımlarla Bay Jeon'un odasına doğru yürüdü. Söz konusu babasıysa hataya yer yoktu.
Kapıyı dikkatle açıp içeri girdi.
Kafasını evraklardan kaldıran yaşlı adam onu gördüğünde yerinden kalktı. "Ben de seni bekliyordum." Elini önündeki koltuğa uzattı. "Buyur, otur."
Taehyung ciddi bir ifadeyle koltuğa oturup ellerini kenetledi. "Neden geldiğimi tahmin edebiliyorsundur."
Yaşlı adam gülümsedi. "Elbette."
"O zaman."
"Nişan bozulmayacak."
Yerinde rahatsız olmuş bir şekilde kıpırdadı. "Ne demeye çalışıyorsun?"
"Nişan bozulmayacak. Jisoo ile ilişkin ne bilmiyorum ama ailesi ve benim aramda bir anlaşma yapıldı bile."
"Peki onun fikrini sordunuz mu? Nişandan kaçması gayet makul bir cevap değil miydi?"
"Sen olmasaydın kaçmayacağına emindim. Öyle değil mi?"
"Jisoo ve ben çıkıyoruz."
"Ama kardeşinle çok daha önceden birlikteydiler. Ve bu inan herkes için en iyisi olacak Taehyung."
"Kimse için iyi olmayacak. O aptal oğlun kimseyi mutlu edemez." Kaşlarını çatıp devam etti. "Ayrıca... Belki unutmuşsundur ama ben de senin oğlunum."
"Unutmam mümkün mü..." Bay Jeon yavaşça sandalyesini ittirip ayağa kalktı ve odada güçlü bir duruşla yürümeye başladı.
"Ama ben sevdiğin kadın için en iyisini istiyorum oğlum."
"..."
"Senin şu anki yaşamın... Kendine bile bakamaz haldesin. Özellikle kazadan sonra, kendinin Jisoo'ya bakabilecek kapasitede olduğuna inanıyor musun?"
Babasının sözleriyle geçmişin acı hatıraları gözünde canlandı, kalbini sızlattı. O her zaman yetersiz olduğu, azarlar, dayaklar ve cezalar ile dolu olan o günlere.
"Buna ben karar veririm. Sen ve oğlun Jisoo'dan uzak duracaksınız."
"Ben seni böyle yetiştirmedim Taehyung." Yürümeyi kesip oğlunun önündeki sandalyeye oturdu ve yavaşça bacağını bir diğerinin üstüne attı. "Ben seni güçlü yetiştirdiğimi sanıyordum. Şu anki halin beni hayal kırıklığına uğratıyor."
"Beni hiçbir zaman senin yetiştirdiğin çocuk olmadım. Şimdi de değilim."
"Evet, yaşadığın hayat bunu gösteriyor. Bu şaşalı hayatı bırakıp sefil bir hayat seçmen gösteriyor. Seni yetiştirememişim."
Taehyung sinirle çenesini sıktı. Yanılmıştı. O hala yıllar önceki babasıydı. "Benden ve Jisoo'dan ne istiyorsun?!"
"Ne isteyebilirim ki? Sonradan hayatımıza dahil olan sensin. Sadece sana bir baba olarak ona bakacak gücün olmadığını söylüyorum. Bir erkek güçlü olmalıdır."
Taehyung hissettiği aşağılık duygusu içinde yanıyordu.
"Ama... Sana o gücü vereceğim. Tekrar benimle çalış. Eğer kendini kanıtlarsan Jisoo senindir."
"Jisoo zaten benim." Sinirle saçlarını geriye doğru attı. "Ayrıca senin o leş gibi paran olmadan da ona bakabilirim."
"Kanıtla."
Taehyung sinirle tek kaşını kaldırdı.
"Bana o güce sahip olabileceğini kanıtla. Madem benim paramı istemiyorsun... Kendi gücünle paranı kazanabileceğini kanıtla."
Taehyung sinirle başını iki yana salladı ve ona iğrenerek baktı.
"Eğer kanıtlarsan Jisoo'yla seni rahat bırakırım... Jisoo için ne kadarını yapabilirsin? "
Taehyung birkaç saniye sinirle dizini titretti. Bu adam tekrar onun hayatı üzerindeki otoritesini konuşturuyordu. Ama belki de bu hayatı dediği gibi Jisoo ve kendisi için yetersiz bir hayattı.
"Tamam...Sadece Jisoo için. Hayatımızdan çıkacaksın."Bakışlarını sinirle babasına yöneltti ama yaşlı adam sırıtıyordu.
Bay Jeon büyük bir kahkaha attı. "İşte benim oğlum. Ne kadar inkar edersen et sen benim oğlumsun. "Elini omzuna atıp sıktı."Çalıştığında anlayacaksın, aşk geçicidir, ona ulaşmak için büyük bir arzu duyarsın ama ulaştığında değerini kaybeder. Heyecanını kaybeder. Başarı ve gücün ise sınırı yoktur, hep daha fazlasını istersin. Kendini doğru şeylere adamalısın."
"Kes sesini! Ne anlatıyorsun?" Sinirine hakim olmak için yumruğunu o kadar sıktı ki tırnakları derisine geçiyordu. Yine babasının ağına takılmıştı.
Bay Jeon boğazını temizleyip yüzündeki sırıtışı sildi.
"Jisoo ve Jungkook için açtığım küçük şirketi senin üstüne devredeceğim. İşte o senin kanıtın olacak. Beni ve Jungkook'u geçtiğin gün her şeyi sana bırakacağım. Tüm mirasını, şirketi, her şeyi... "
"Senden tek kuruş istemiyorum." Sinirle ayağa kalkıp yukarıdan ona baktı. "Tek istediğim senin ezildiğini görmek."
Bay Jeon sırıtıp fısıldadı. "İşte benim oğlum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.