Sonraki gün Jisoo işten erken çıkmış, Taehyung'un geleceğini düşünerek yemek hazırlamaya başlamıştı. Kendisi gibi bir karton toplayıcısının tadamayacağı ne varsa hazırlamaya çalışıyor ve bir yandan da kafasını dağıtıyordu.
Jungkook'un dünkü haraketlerine rağmen kötü biri olmadığını düşünüyordu ama aynı zamanda ona uygun bir partner olup olamayacağı konusunda kaygıları vardı.
O özgürlüğünün peşinde, rahat, dobra bir insandı ve Jisoo'yu kendi kalıplarına uydurmaya çalışıyordu. Onun ait olmadığı kalıplara... Kimi zaman yanında çok rahat olabildiği adam kimi zaman da onun kendisini dikenli teller üstünde hissetmesine sebep oluyordu.
Gerçi Jisoo dünkü reddinden sonra Jungkook'un eskisi kadar onunla ilgileneceğini düşünmüyordu. Bunu düşünmek hem onu rahatlatıyor hem de üzüyordu. Konu Jungkook olduğunda hep arafta, bir belirsizlik içindeydi.
Düşünceleri kapı sesi ile bölündü. Hemen tezgahtaki telefonu açıp saate baktı. Saat çoktan yedi olmuştu bile. Taehyung gelmiş olmalıydı. Hızla belindeki önlüğü çözüp kapıya yürüdü.
"Geliyorum!"
Yüzüne nazik bir gülümseme kondurup kapıyı açtığında beklediği kişiyle karşılaştığı söylenemezdi.
"Jungkook?"
"Başka birini bekliyordun sanırım."
Yüzünde utangaç bir tebessüm vardı. Hatalı olduğunun bilincindeydi.
Jisoo gözlerini arkada gezdirdi. Görünürde Taehyung yoktu. Kollarını bağlayıp Jungkook'a ne sert ne yumuşak bir bakış attı.
"Doğru, seni beklediğim söylenemez."
"Dünkü olay hakkında."
Jisoo yavaşça kapıyı açıp eliyle içeriyi gösterdi.
"İçeri gelsene." Sesinde hala bariz soğukluk olmasına rağmen davranışları konuşmasıyla tezattı.
Jungkook gülümseyip teşekkür ettikten sonra içeri girip koltuğa çekingen bir tavırla oturdu. Bunlar onluk davranışlar değildi.
Karşısındaki koltuğa oturan genç kadını kısa süreliğine süzdü. Onu net okuyamıyordu ama ona düşündüğü kadar kızgın olmadığına emindi.
"Ben..."
Jisoo gözlerini dikkatle ona dikti.
"... Hatalı olduğumu biliyorum." Başı yere düşmüştü. "Biliyorsun içmiştim ve... kendimi tutamadım. Sonuçta ben de bir erkeğim ve sen de çok çekici bir kadınsın."
Gözlerini yukarı kaldırıp Jisoo'nun tepkisini bekledi. "Biliyorum." Sesi hala soğuktu.
Rahatlayan Jungkook hafifçe ona gülümsedi.
"Ama madem hormonlarına sahip çıkamıyorsun, içmeni önermem."
Jungkook sessizce gülüp devam etti. "Maalesef ben buyum ve... Sana dürüst olabilir miyim? "
"Elbette."
"Bunu normal karşılayacağını düşünmüştüm. Rahatsız olacağını bilsem elimi sana yaklaştırmazdım bile."
Jisoo elini çenesinin altına koydu ve gözlerini bir süre etrafta gezdirdikten sonra karşısındaki adama kitlendi.
"Ben de senden dürüst bir cevap isteyebilir miyim?"
Başını hızlıca aşağı yukarı sallayıp "Tabiki." dedikten sonra sorusunu bekledi.
"Etrafında hep basit kızlar var öyle değil mi? Çünkü hiçbir kadın bunu normal karşılamaz."
Jungkook'un gülen yüzü solmuş, afallamıştı.
Jisoo'nun dudakları kıvrıldı."Aslında cevap vermene gerek yok." Onu zor bir duruma sokmak istememişti, verdiği tepki zaten başlı başına bir evetti.
"Seni affettim, gerçekten sorun yok." Soğuk sesi eski haline dönmüştü. "Amacının kötü olmadığını biliyorum."
Jungkook zorla gülümseyip kafa salladı. "Teşekkür ederim."
Yerinde sanki rahatsızmış gibi kıpırdadıktan sonra devam etti. "Öyleyse ben gideyim."
Jisoo başını sallayıp ona kapıya kadar eşlik etti. Dışarı çıktıktan sonra Jisoo'ya iyi günler dileyip uzaklaşan Jungkook için bazı şeyler daha da netleşmişti. O gerçekten basit bir kız değildi ve bu onun Jisoo'ya daha çok çekilmesine, onu daha çok arzulamasına neden oluyordu. Çünkü o farklıydı.
***
Jisoo Jungkook'u gönderdikten kısa bir süre sonra kapının önüne çıkıp turlamaya başladı. Bir saatine bir de yola bakıyordu. Saat çoktan 8 olmuştu ama Taehyung ortalarda yoktu.
Aradan geçen dakikaların ardından onu evde beklemeye başladı. Dakikalar ve saatler geçti ama o gelmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.